İfade | Anlam | Etiketler |
---|---|---|
teker meker yuvarlanmak | iyi durumda olan bir kişi durumunu birdenbire yitirmek | |
tekerlek | Edilgin eşcinsel erkek | sıfatisim |
tekerlenmek | Durumu bozulmak, kötüye gitmek | |
tekke | Esrar içilen üstü kapalı yer | |
tekkeci | kahvehane sahibi, uyuşturucu satılan kahvehaneyi işleten kimse | isim |
tekkeye düşmek | kumarhane, kahvehane vb. yere gitmek | deyim |
teklemek | Kalp düzenli çalışmamak | |
teklik | lira – | isim |
tekme atmak (veya vurmak) | ihanet etmek | |
tekme yemek | ihanete uğramak – Memduh Şevket Esendal | |
tekmelemek | Nankörce davranmak | |
teksas | futbol maçlarında, stadyumun ayakta maç izlenen bölümü | isim |
tel cambazı | Çok kaypak davranan kimse | |
tel çekmek | yellenmek | deyim |
tel kırmak | gaf yapmak, hata etmek | deyim |
tel takınmak | teller takmak | |
tel tel dökülmek | çok başarısız olmak | |
tele-kız | müşterilerin telefon yoluyla bağ kurduğu fahişe, "call-girl" | isim |
telef | Boş yere harcama, yıpratma | |
telef etmek | mahvetmek, yok etmek – | |
telef olmak | mahvolmak | |
teleferik | iki yönlü eşcinsel erkek, hem pasif hem aktif olarak, ilişkiye giren eşcinsel | isim |
telefon arızalanmak | bir engelle karşılaşmak; yapacağı işi bir engel yüzünden yapamamak | deyim |
telefon etmek | işemek | deyim |
telefoncu | telefonla haberleşerek müşterisiyle buluşan fahişe. call-girl, telekız | isim |
telefondan çağırmak | bir ortamı, bir işi bilmeden bozan kimseyi oradan uzaklaştırmak için söylenir | deyim |
teleke | Uzun ve sert kanat telekleri | |
telekız | Telefon ile iletişim kurarak fuhuş yapan kadın | |
telemetreyi ayarlamak | elini pantolon cebine sokarak erkeklik organını ellemek; erkeklik organının durumunu düzeltmek | deyim |
telesimek | Yorulmak, güçsüz kalmak, yorgunluktan bayılacak duruma gelmek | |
telgraf çekmek | yellenmek. sürekli yellenmek | deyimtelgraf vermek |
telgraf vermek | bir oyuncunun yanına oturup o oyuncunun elini belli edecek işaretler yapmak | deyim |
teller takmak | sevincini aşırı davranışlarla gösterenler için kullanılan bir söz | |
telleyip pullamak | değerinden çok övmek | |
telli pullu | Zevksiz bir biçimde süslenmiş (şey veya kimse) | |
teltik | Hata, kusur içerme | |
tembel teneke | Çalışmakta isteksiz davranan, çok tembel kimse – | |
temcit pilavı | Bıktırırcasına tekrar edilen söz | |
temel | En önemli, belli başlı olan; ana, anayasa, taban, asıl, zemin, baz – Burhan Felek | |
temel atmak | herhangi bir işe başlamak, girişmek, bir şeyin gelişmesinin, büyümesinin başlangıcını oluşturmak | |
temel direk | Bir şeyin dayandığı, güç aldığı en önemli öge, nesne veya kişi – | |
temel taşı | Bir şeye temel olan öge veya kişi, dayanak, esas; ana direk – | |
temel tutmak | sürüp gidecek bir duruma gelmek, kökleşmek, yerleşmek | |
temellendirmek | Süreklilik ve kalıcılık kazandırmak | |
temelleşmek | Sürekli ve kalıcı bir duruma girmek | |
temelleştirmek | Süreklilik kazandırmak, kalıcı bir duruma getirmek, temelli olmasını sağlamak | |
temelli | sürekli – Yusuf Ziya Ortaç | |
temelsiz | Gerçek veya sağlam olmayan, asılsız, olan – Salâh Birsel | |
temiz | Ahlakça lekesiz | |
temiz çevirmek | poker oynamak | deyim |