| İfade | Anlam | Etiketler | 
|---|---|---|
|  iadelı taahhütlü | (Küfür ya da olumsuz bir edim karşısında) Söyleyene ya da yapana aynısını yansıtırım anlamında kullanılır | deyim | 
|  ibik kaldırmak | Karşı çıkmak; diklenmek; sırtarmak. | deyim | 
|  ibiş | Çirkin kimse. | isim | 
|  ibne | Edilgin eş cinsel erkek | |
|  ibnetor | Edilgin eş cinsel erkek – | isim | 
|  ibnoş | Edilgin eşcinsel erkek. | isim | 
|  icabına bakmak | bir kimseyi yok etmek, ortadan kaldırmak | |
|  iç etmek | eline geçen bir şeyi sahibine bildirmeyerek kendine mal etmek – | |
|  iç güveyisinden hâllice | "nasılsın" sorusuna "eh işte, fena değil" anlamında verilen karşılık – | |
|  iç içe | Birbirinin içinde, karışık bir durumda, birbirine çok yakın – | |
|  içerde olmak | Hapiste, cezaevinde olmak – Attilâ İlhan | |
|  içeri | gönül | isimiçeri girmek  | 
|  içeri bağlamak | işleyeceği suçu kışı hapiste geçirecek şekilde ayarlayıp cezaevine girmek. | deyim | 
|  içeri düşmek | Hapse düşmek; cezaevine atılmak. | deyim | 
|  içeri girmek | bir iş veya alışverişte zarar etmek | |
|  içeriyi boylamak | Eşanlamlısı İÇERİ DÜŞMEK. | deyimiçeri düşmek  | 
|  içi boş | Önemsiz, değersiz | |
|  içi dar | Beklemeye dayanamayan, tez canlı, sabırsız (kimse) | |
|  içi ezilmek | sıkıntı ve heyecan içine düşmek – | |
|  içi fesat | Her an kötülük düşünen | |
|  içi kabul etmemek | benimsememek, kabullenememek | |
|  içi tez | aceleci | |
|  içici | ayyaş | sıfat | 
|  için için | gizli gizli – | |
|  için için yanmak | dışa vurmadan çok üzülmek | |
|  içinde patlamak | (Erkeklik organı) Duhul durumundayken boşalmak. | deyim | 
|  içinden okumak | sessiz bir biçimde sövmek | |
|  içine çekmek | bilincine varmak, anlamak – | |
|  içine etmek (veya sıçmak) | bozup berbat etmek | |
|  içine okumak | Eşanlamlısı İÇİNE SIÇMAK. | deyimiçine sıçmak  | 
|  içine sıçmak | (Bir nesneyi, bir aracı, bir ortamı) Bozmak, berbat etmek – | |
|  içini bayıltmak (veya kıymak) | çok konuşarak veya ağır davranarak birini usandırmak | |
|  içirik | Yatak doldurmaya yarayan yün, pamuk, kıtık vb. şeyler | |
|  içirmek | Vurmak; tokat, yumruk atmak. | fiil | 
|  içlenmek | Kimseye belli etmeden bir şeyi kendine dert etmek, duygulanmak – | |
|  içli | duygulu – Yahya Kemal Beyatlı | |
|  içlik | İçe giyilen çamaşır – | |
|  içmek | Bir şey, bir sıvıyı içine çekmek, emmek | |
|  içsiz | Muhtevası olmayan, kuru, anlamsız bir biçimde olan – | |
|  içten içe | Gizli gizli, belli etmeden – | |
|  içyüz | Herkesçe bilinmeyen, anlaşılmayan ve görünenden büsbütün başka olan neden veya nitelik; bâtın, mahiyet, zamir – | |
|  idam | Birisine, bir suçu karşılığında verilen hapis yıl ve günüyle belirtilirken kullanılır. | isim | 
|  ifade | Durum. | isim | 
|  ifade verdirmemek | (Bir kimseyi) Öldürmek. | deyim | 
|  ifadesi tamam olmak | Ölmek. | deyim | 
|  ifadesini almak | tepelemek | |
|  ifildemek | Hafifçe titremek | |
|  iflahını kesmek | gücünü tüketmek, bir daha düzelemeyecek bir duruma getirmek – | |
|  iflas | Yenilgiye uğrama, değerini yitirme | |
|  iflas bayrağını çekmek (veya borusunu çalmak) | ticarette batmak | 
Üstünde durmamak, ilgilenmemek, adam yerine koymamak
anal ilişki
Daha önce Türkçeye yapılmış bir çeviriyi, dilini yer yer değiştirerek yeni bir çeviri gibi sunma; çeviri intihali, çeviri korsanlığı
aldatarak tuzağa düşürmek
Homoseksüel erkek
Erkeklik organı, penis.