| İfade | Anlam | Etiketler | 
|---|---|---|
|  taahhütlü | Tabanca | isim | 
|  tabak | Kadında, kızda Kasık | isim | 
|  taban | Tarlanın düz ve verimli kesimi | |
|  taban halısı | Bin liralık bütün kâğıt para | |
|  tabanca | Cepte taşınan Rakı, şarap, konyak vb. içki şişesi | isim | 
|  tabanı yanık | Çok gezip dolaşan (kimse) | |
|  tabanı yarık | Korkak, güven vermeyen (kimse) – | |
|  tabanının altına takılmak | Birisini Sürekli izlemek; ardına düşmek; çok yakından takip etmek | deyim | 
|  tabanları yağlamak | uzak bir yere yayan gitmeye hazırlanmak | |
|  tabansız | korkak – | |
|  tabansızlık | korkaklık – | |
|  tabanvay | yayan – | isim | 
|  tabela | Kumarda "Ortada bulunan bütün para üzerinde kumarhane işleticisinin hakkı, mano" anlamında kullanılır | isim | 
|  tabelacı | Kumarda oyunun düzenini yöneten kimse, krupiye | isim | 
|  taburcu etmek | kibarca kovmak | |
|  tabut | Bir yerden bir yere yumurta taşımaya yarayan uzun sandık | |
|  tabutluk | Ancak bir kişinin hareket etmeden ayakta durabileceği özel işkence bölmesi – | isim | 
|  tabutuna sarılayım | Samimi arkadaşlar arasında "lütfen, ne olur" anlamında kullanılır | deyim | 
|  tadı damağında kalmak | hoşa giden, zevk alınan bir şeyi unutamamak – | |
|  tadı kaçmak (veya gitmek) | bir şey hoşa gidecek yönlerini yitirmek – | |
|  tadına bakmak | başından geçmiş olmak | |
|  tadına doyum olmamak | herhangi bir şey çok beğenilmek – | |
|  tadında bırakmak | aşırılığa kaçmamak – Attilâ İlhan | |
|  tadını almak | bir şeyin güzelliğini bilir olmak, zevkine varmak | |
|  tadını çıkarmak | bir şeyin güzelliğinden veya sağladığı imkânlardan yeterince yararlanmak – | |
|  tadını kaçırmak | güzel giden bir şeyi tatsız bir duruma sokacak ölçüsüzlüğe vardırmak – | |
|  taharetsiz | Müslüman olmayan, kâfir, gâvur | |
|  tahıl | Kaba saba kişi, kentin görgü kurallarına uyamamış köylü | isim | 
|  tahretsiz | eski. Müslüman olmayan, kâfir, gâvur | sıfat | 
|  tahta | İnce madenî levha | |
|  tahta kerizi | Zar oyunu, kumarı, örneğin barbut | |
|  tahtaboş | Zemini tahta döşeli balkon – Nemika Tuğcu | |
|  tahtakoz | eski. Polis memuru, güvenlik görevlisi, sivil polis. TAH-TAKOS diye de kullanılır. | isim | 
|  tahtakurusu | Eskici esnafı, müzayedeci esnaf için Mal sahibi | isim | 
|  tahtalı köy | Mezarlık, gömütlük, kabristan | deyim | 
|  tahtalı köye yollamak | Öldürmek | deyim | 
|  tahtalıköy | mezarlık – | |
|  tahtel bahir | ||
|  tak | Bir şeyin aniden olduğunu anlatırken kullanılır. "Hemen, o anda, derhal, çabucak" anlamlarında söylenir | isimzarf | 
|  tak fişi bitir işi | "Hemen çözümle(mek), çabucak hallenmek)" anlamında kullanılır | deyim | 
|  tak tak | Cinsel birleşme, ilişki | deyim | 
|  tak tak oteli | Yolcu ağırlamaktan çok fuhuş ilişkileri için kullanılan otel | deyim | 
|  taka | Bozuk, zor çalışan veya eski kara taşıtları için kullanılan bir söz – | isimtakanak  | 
|  takanak | alacak | |
|  takık | Kafaya takmış olan | |
|  takılgan | Belirli bir kahve, meyhane, diskotek vb. yerin sürekli müşterisi, müdavimi | isim | 
|  takılmak | Biriyle, bir toplulukla sık sık birlikte olmak, onlara katılmak | |
|  takım | Aşağılayıcı ve küçümseyici anlamda topluluk; bando – | |
|  takım açmak | eski. Yürürken hızlanıp koşmaya başlamak | deyimaçık ayak  | 
|  takım oyunu | Paylaşılarak ve ortaklaşa yapılan iş | 
Üstünde durmamak, ilgilenmemek, adam yerine koymamak
anal ilişki
Daha önce Türkçeye yapılmış bir çeviriyi, dilini yer yer değiştirerek yeni bir çeviri gibi sunma; çeviri intihali, çeviri korsanlığı
aldatarak tuzağa düşürmek
Homoseksüel erkek
Erkeklik organı, penis.