İfade | Anlam | Etiketler |
---|---|---|
saat ayarı | Her işi tam vaktinde yapan ya da günlük yaşamı dakikası dakikasına düzenli kişiler için kullanılır. | deyim |
saat ayarlamak | Cinsel ilişkide bulunmak. | deyim |
sabır küpü | Çok sabırlı kimse – | |
sabuncu | Oğlancı, kulampara. | sıfat |
sabunlamak | (Kumarda) Yenmek, (birisinin) bütün parasını almak. | fiil |
sabunlanmak | (Kumarda) Yenilmek, bütün parasını yitirmek. | fiil |
sabunluydu da ondan | "Anlamadım!" diyen bir kimseyle alay etmek, o kişiyi aşağılamak için verilen karşılık. (Cinsel ilişkide kullanılmayı çağrıştırır.) | deyim |
sacayağı | Her zaman dayanışma içinde olan kimseler; sacayak | isimsacayakçı |
sacayakçı | SACAYAĞI (bakınız) yöntemiyle çalışan yankesici, dümenci. | isim |
saçılıp dökülmek | içindekini söylemek | |
saçmak | Belli bir görüşü, düşünceyi yaymak | |
sadrazamın sol taşağı | Güçlü birisi tarafından korunan, kayırdan, iltimaslı, torpilli kişi anlamında, alay yollu kullanılır. -Kendi kendisine büyüklenen, kendisine hak etmediği bir değer biçen kimseler için söylenir. | deyim |
saf | Etrafında olup bitenleri anlayamayan, kurnazlığa aklı ermeyen, zekâ ve kavrayıştan yoksun olduğu için kolay kandırılabilen (kimse); avanak, bön, safderun, safdil – Reşat Nuri Güntekin | |
saf dışı etmek (veya bırakmak) | ilgisini kesmek, işin gereğinden alıkoymak, işlemez duruma getirmek – | |
safderun | saf – | |
safdil | saf – | |
saflık | Kolayca aldatılabilme durumu | |
safra | Sıkıntı, tedirginlik, rahatsızlık veren kimse veya şey | |
safra atmak | sıkıntı veren bir kimseden veya bir şeyden kurtulmak | |
saftaron | saftirik | |
saftırık | Akılsız, kolayca kanan, enayi. | |
saftirik | Kolayca aldatılabilecek (kimse); saftaron, saftorik | |
saftorik | saftirik – | |
sağılmak | (Birisinin) Parası, malı, belli edilmeden, ağır ağır çalınmak, başkaları tarafından edinilmek; soyulmak. | fiil |
sağır | Ses geçirmeyen – Hamdullah Suphi Tanrıöver | |
sağır duvar | Gerekli alakayı göstermeyen, ilgisiz, duymazlıktan gelen kimse | |
sağırlaşmak | Tencere güç ısınarak geç pişirmek | |
sağlam | Paralı, kimse. | sıfat |
sağlama | Rahat bir biçimde, kolayca; mutlaka. | zarf |
sağlama gitmek | Kesin sonuç alabilecek biçimde davranmak. Öldürecek bir biçimde vurmak, kıyasıya vurmak. | deyim |
sağmak | Aldatarak parasını çekmek | fiil |
sağmal | Sömürülen, kendisinden çıkar sağlanılan (kimse, ülke vb.) | sıfatsağmal inek |
sağmal inek | Aptal yerine konularak kendisinden sürekli çıkar sağlanan kimse – | |
sahaya çıkmak | mücadele etmeye başlamak | |
sahip | Koruyan, arka çıkan, gözeten kimse | |
sahiplenmek | Korumak, arka çıkmak, gözetmek | |
sahipli | Koruyucusu, gözeteni bulunan | |
sahipsiz | kimsesiz | |
sahneye çıkmak | kullanılmak, görünmek, ortaya çıkmak – | |
sakal | para | |
sakal atmak | (Bir satıcıya) Siftah sağlamak. Günün ilk alışverişini yapmak. | deyim |
sakal yapmak | Birkaç tiryakinin bulunduğu yerde, ortaya esrar vb. çıkarmak. Başkalarına esrar vb. uyuşturucu ikram etmek | deyim |
sakalı bitmek | bir iş sürüncemede kalmak | |
sakallı | Erkeklik organı, penis. | isim |
sakat | Bozuk veya eksik; çürük | |
sakata binmek | (Bir iş, bir olay, bir süreç) Çok zorlaşmak, korkulur duruma gelmek; tehlikeli olmaya başlamak. | deyim |
sakata gelmek | tuzağa düşmek | |
sakatlık | Yanlış, kusur, hata – | |
saksapon | Erkeklik organı, penis. | isimsaksofon |
saksapon çalmak | Birisi nin penisini ağzına alarak uyarmak, birisini fellasyo yaparak doyuma ulaştırmak. | deyim |