| İfade | Anlam | Etiketler | 
|---|---|---|
|  fabrika ayarları | Özgün durum, temel ilke | |
|  fabrika ayarlarına dönmek | bir kimse, bir şey özgün durumuna, temel ilkelerine dönmek | |
|  fabrikasyon | Pek değeri olmayan, herhangi bir özellik taşımayan (ürün) | |
|  faça | yüz – Mazhar Alanson | |
|  faça açmak | Kesici bir araçla, birisini (özellikle yüzünden) yaralamak – | |
|  faça façaya | Karşı karşıya, yüz yüze olarak | |
|  faça vermek | Kimliği belli olmak, tanınmak | deyim | 
|  façasını (aşağı) almak | (Birisini) Döverek, hırpalayarak görünümünü bozmak; kılığına zarar vermek | deyim | 
|  façasını almak (veya al aşağı etmek) | birini mahcup etmek, bozmak | |
|  façasını bozmak | Birisini yüzünden yaralamak; yüzünde kalıcı bir iz bırakmak | deyim | 
|  faço | (Birisini) Tanıdıkmış, dostmuş gibi davranarak dolandırma. Yankesicilik | isim | 
|  façocu | FAÇO yöntemiyle yankesicilik yapan kimse | isim | 
|  fahrettin kerim | eski. Küçük boy rakı; rakı şişesi | deyim | 
|  faka basmak | aldatılmak, tuzağa düşmek – | |
|  fakir | Olması gerekenden az – Mahmut Yesari | |
|  fakirhane | Alçak gönüllülük göstermek için kendi evinden bahsederken kullanılan bir söz | |
|  falcı | Bir tür kadın yankesici; dilenci, bohçacı, falcı gibi dolaşır ve yakınlık kurduğu kişiyi o anki fırsata göre dolandırır ya da soyar | isim | 
|  falcılık | Falın daha iyi çıkması için kişinin mücevherlerini kullanmak isteyip, dalgınlıktan yararlanarak çalma işi | |
|  falçata | Kunduracı bı-çağı'ndan anlam genişletme, teşmil yoluyla Her tür kesici araç; bıçak, kama, sustalı, kasatura vb | isim | 
|  fallamak | ||
|  fallaş | Yaşlı (fahişe), müptezel (orospu) | sıfatisim | 
|  falsolu | Uygun ve yerinde olmayan | |
|  falya vermek | Açık vermek, kendisini güç duruma sokabilecek ya da bilgisizliğini gösterecek bir şey yapmak | deyim | 
|  far | (Kızda, kadında) Göğüs, meme(ler) | isim | 
|  faraş | Yaşlı, müptezel (fahişe) | sıfatisim | 
|  fare | Ufak tefek kimse | |
|  fare deliği | Gizlenecek yer | |
|  fare surat | Çirkin, sevimsiz yüz | |
|  farfarallu | "Kumarhanelerde tutulan masraf defterine adının yazılmasında mahzur görülen kimselerin isimlerinin yerine yazılan bir tâbirdir | sıfatisim | 
|  fark atmak | Futbol vb. oyunlarda, rakibe göre önemli bir gol (sayı) üstünlüğü elde etmek | deyim | 
|  farkmaz | "Fark etmez" anlamında söylenir | deyim | 
|  farmason | Dünyaya boş vermiş, midesi geniş (erkek) | sıfatisim | 
|  fas | ||
|  fasa fiso | Değer ve önemi olmayan, boş (şey veya söz) | |
|  fasafiso | Önemsiz, değersiz, yararsız | sıfat | 
|  fasarya | Boş, anlamsız olan (söz) | isim | 
|  fasaryacı | Boş laflar eden (kimse) | sıfatisim | 
|  fasaryalık | FASARYA olma durumu, değersizlik, önemsizlik | isim | 
|  fason | Kaçak olarak yapılan taklit ürün | |
|  fasulye | Para | isim | 
|  fasulye mi (dedin)? | Yanlış, uygunsuz bulunan bir sözü belirlemek için kullanılır | deyim | 
|  fasulye yazmak | Kumarhane sahibinin payını (mano'sunu) yazmak, kaydetmek | deyim | 
|  faşige | Faşizm yanlısı (kız, kadın) | sıfatisim | 
|  faşo | Faşizm yanlısı kimse, faşist (erkek) | sıfatisim | 
|  fatihli | Bin liralık kâğıt para | isim | 
|  faturalamak | Bir görevi birine yerine getirmesi için vermek | |
|  faul | Genel kurallara uygun olmayan, hoşa gitmeyen hareket, duruş vb. | |
|  faul vermek | göğüs, bacak gibi vücudun belirli bölümlerini, bilerek veya bilmeyerek gereğinden fazla açarak göstermek | |
|  favul, favül | ||
|  fayrap | Herhangi bir şeyi veya işi hızlandırma | 
Üstünde durmamak, ilgilenmemek, adam yerine koymamak
anal ilişki
Daha önce Türkçeye yapılmış bir çeviriyi, dilini yer yer değiştirerek yeni bir çeviri gibi sunma; çeviri intihali, çeviri korsanlığı
aldatarak tuzağa düşürmek
Homoseksüel erkek
Erkeklik organı, penis.