İfade | Anlam | Etiketler |
---|---|---|
sipaliyi demetlemek | Bol Bol para kazanmak. Kazandığı parayı harcamayıp biriktirmek. | deyim |
sipaliyi vurmak | Bol para kazanmak; emek harcamadan ya da az emek harcayarak çok para kazanmak. | deyim |
sipar | Sigara. | isim |
sipari | isimsipali | |
sipi | Sigara. | isim |
sipsi | Sigara. | isim |
sipsi majör | Esrarlı sigara. | deyim |
sirar | "Karagözcü argosunda Çelebi karakterine verilen ad." | isim |
sirayet | Etkisi altına alma – | |
sirayet etmek | etkisi altına almak – | |
sirkaf | Ayakkabı. Giysi. | |
sirkaflamak | iskâmbil kâğıdının arkasına, hile amacıyla özel işaret koymak. | fiil |
sirkaflı | Hileli (iskambil kâğıdı). | sıfat |
sirke | Bozuk para. | isimbit |
sis perdesi | Herhangi bir olayın gizli ve karanlık olduğunu belirtmek için kullanılan bir söz | |
sittir | isim | |
sivil | Çıplak, çırılçıplak | sıfatisim |
sivri | Genel tutumun veya geleneklerin dışında kalan, göze batıcı özelliği olan | |
sivri dil | İğneleyici ve kırıcı üslup | |
sivri dilli | İğneleyici ve kırıcı söz söyleyen (kimse) | |
sivri fikirli | sivri akıllı – | |
sivrileşmek | Genel tutum veya geleneklerin dışında davranmak | |
sivrilmek | Başkalarını geride bırakıp yükselmek veya ün kazanmak; temeyyüz etmek – | |
siyah | Afyon. | isim |
skoda | isimıskoda | |
skolastik | Orta Çağ yöntemlerine uygun | |
skor etmek | TORBA-Cl'dan (bakınız) mal almak, uyuşturucu madde satıcısından uyuşturucu satın almak (perakende). | deyim |
snif | isimsinif | |
soba | eski. Kabadayıların, tulumbacıların buluşma yeri, toplanma yeri. | isim |
sobalık | Değersiz, aşağılık. | sıfat |
sobelemek | yakalamak | |
sofistike | karmaşık | |
sofra | eski. Kalçalar, kıç. -Kasık. | sıfat |
soğan | Erkeklik organının uç bölümü, penisin başı. | isim |
soğan başı | Önemsiz, değersiz bir konuda ya da işte yetkili, önder olduğunu ileri süren kimselere karşı alay yollu kullanılır. | deyim |
soğan doğramak | Bir konuşmayı, yerli yersiz müdahale ederek bozmak. | deyim |
soğan ekmek | Ucuz ve kolay ulaşılabilen yiyecek – Haldun Taner | |
soğuk | Duygudan, sevgiden yoksun olan, yakın ve içten olmayan; ilgisiz – Refik Halit Karay | |
soğuk savaş | İki kişi, grup, halk, ülke vb. arasında fazla belli edilmeden yaşanan çekişme | |
soğuklamak | Üşüterek hastalanmak, soğuk almak – Aka Gündüz | |
soğuklaşmak | İlgisiz, isteksiz, soğuk davranmak | |
soğukluk | Sevimsiz olma durumu; antipati | |
soğutmak | Esrarlı sigaranın ateşinin küçülmesini beklemek. | fiil |
sokaktaki adam | Genellikle kamuoyunun görüşünü dile getirdiğine inanılan herhangi bir kişi | |
sokmak | Belli etmeden kötü bir malı vermek | |
sokranmak | Söylenmek, homurdanmak | |
sokuşmak | Cinsel birleşmede bulunmak, sevişmek, çiftleşmek. | fiil |
sokuşturmak | (Lokanta, gazino vb. yerlerde) Hesabı kabartmak, şişirmek; kazık atmak. | fiil |
solak | Solcu dünya görüşünü benimsemiş kimse, yayın. Sosyal demokrat, sosyalist. | sıfatsalak |
sollamak | (Birisi, diğerini) Yenmek. Geçmek, geride bırakmak. | fiil |