| İfade | Anlam | Etiketler | 
|---|---|---|
|  soluğan | Edilgin eşcinsel erkek (genç erkek). | isim | 
|  soluğu kesilmek (veya tutulmak) | aşırı heyecanlanmak | |
|  soluk | bakış açısı | |
|  soluk almadan | Büyük bir dikkatle – | |
|  soluk kesici | Çok heyecan veya korku veren | |
|  soluksuzluk | Herhangi bir konuda sürekli verimli olamama – | |
|  solumak | Zorlanmak, gücünün hepsini harcamak – | |
|  somak | Hayvanlarda yüzün çıkıntılı ve az çok sivri olan ön bölümü | |
|  son | ölüm | |
|  son görev | Bir akraba, dost veya arkadaşın ölümünden sonra cenaze vb. törenlerine katılma; son vazife | |
|  son nefes | Hayatın sonu – | |
|  son para | Rüşvetin bir resmi kurumdaki en yüksek yöneticiye ulaşan bölümü. | deyim | 
|  son posta | Ölme, ölüm. | deyim | 
|  son postayı yapmak | Canı çıkmak, ölmek. | deyim | 
|  son vazife | son görev – | |
|  son yolculuk | ölüm – | |
|  sonbahar | Yaşlılık dönemi | |
|  sondaj | Bir durum, bir düşünce ile ilgili olarak yapılan yoklama, araştırma | |
|  sondaj yapmak | bir durum, bir düşünceyle ilgili olarak yoklama yapmak, araştırmak | |
|  sonradan görme | sonradan görmüş – | |
|  sonradan olma | Diğerlerine kıyasla yeni olan, yeni ortaya çıkan – | |
|  sonrası soğan olmak | Yerli yersiz "sonra? sonra ne oldu?" gibi sorular soran kişiye karşı, "iyi olmadı!" yanıtını vermek için kullanılır. | deyim | 
|  sopa | "Sus, sesini kes" anlamında kullanılır. | emir kipi | 
|  sosis | Erkeklik organı, penis. | isim | 
|  soslu | Aybaşı, âdet durumunda (kız, kadın). | sıfat | 
|  sostik | isim | |
|  sosyal mesafe | İnanç, kültür, görüş vb. bakımlardan farklı sosyal grup üyelerinin birbirlerine karşı hissettikleri yakınlk veya uzaklık derecesini gösteren soyut ölçü – | |
|  sota | Uygun, elverişli (yer) – | sıfatisim | 
|  sotada bırakmak | (Birisini, bir nesneyi) Elverişli bir durumda, uygun bir yerde bırakmak, gizlemek. | deyim | 
|  sotada kalmak | (Birisi, bir nesne) Uygun bir durumda olmak, elverişli bir konumda bulunmak. | deyim | 
|  sotalamak | (Birisini, bir nesneyi) Uygun duruma getirmek. | fiil | 
|  sotalanmak | (Birisi) Uygun, elverişli bir yerde durmak; gizlenmek. | isim | 
|  sotalı | Uygun, elverişli durumda; konumunu (vaziyetini) almış; saklı. | sıfat | 
|  sotaya düşürmek | Açmaza sokmak, aldatarak olumsuz bir durumla karşılaştırmak, kandırmak. | deyim | 
|  sotaya yatmak | deyimsotalanmak  | |
|  soydur çeker, boktur kokar | "her insan veya yaratık az çok soyuna benzer" anlamında kullanılan bir söz | |
|  soyunmak | Kendini herhangi bir biçimde göstermeye, bir işi, bir mesleği yapmaya girişmek – | |
|  soyut çekmek | Yanlış bir davranışta bulunduğuna inanılan bir kişiyi dışlamak, onunla ilişkiyi kesmek. | deyim | 
|  söğüş | isimsövüş  | |
|  söğüşleme | dolandırma | |
|  söğüşlemek | dolandırmak | |
|  söğüt yaprağı | Bir tür küçük bıçak; çakı. | deyim | 
|  sökmek | Geçmek, etki yapmak – Falih Rıfkı Atay | |
|  sökülmek | Parayı istemeyerek vermek, harcamak | fiil | 
|  söküz etmek | Almak. | deyim | 
|  söküzlemek | Almak. | fiil | 
|  sömürmek | Bir kimseden veya bir şeyden haksız ve sürekli çıkarlar sağlamak – | |
|  söndürmek | Tutku ve duyguları yatıştırmak, etkisiz duruma getirmek – | |
|  sönmek | Duygular dinmek, yatışmak, etkisini yitirmek – Ömer Seyfettin | |
|  sönük | Göze çarpmayan, dikkat çekmeyen, silik olan – | 
Üstünde durmamak, ilgilenmemek, adam yerine koymamak
anal ilişki
Daha önce Türkçeye yapılmış bir çeviriyi, dilini yer yer değiştirerek yeni bir çeviri gibi sunma; çeviri intihali, çeviri korsanlığı
aldatarak tuzağa düşürmek
Homoseksüel erkek
Erkeklik organı, penis.