| İfade | Anlam | Etiketler | 
|---|---|---|
|  korsan | Başkalarının hakkını zor kullanarak alan kimse | |
|  korsanlık | Bir hakkı izinsiz olarak kullanma | |
|  korta etmek | Çapkınlık etmek | deyim | 
|  korumak | Bir şeyin eskimesini, yıpranmasını önlemek için gereken dikkat ve özeni göstermek | |
|  korunak | Koruyan, esirgeyen, saklayan kimse | |
|  kostak | Kibar, zarif görünümlü (kişi, giyecek...): Kostak delikanlı | sıfat | 
|  kostaklanmak | Kibar, zarif görünmeye çabalamak | fiil | 
|  koşalamak | (Birisini) Cinsel ilişkide kullanmak, düzmek | fiil | 
|  koşalanmak | KOŞALAMAK (bakınız) eylemine konu olmak | fiil | 
|  koşutluk | Olay, düşünce vb. arasında benzerlik bulunması durumu | |
|  kota | Bekâret, erdenlik | isim | 
|  kotalı takılmak | Erdenlik zarı bozulmayacak biçimde sevişmek | deyim | 
|  kotarmak | Bir işi tamamlamak, bitirmek | |
|  kotik | ||
|  kova | Futbolda çok gol yiyen (kaleci veya takım) | |
|  kova olmak | çok gol yemek | |
|  kovalamaca | Arkasından koşma, peşinden gitme – | |
|  kovalamak | Bir şeyin arkasına düşüp elde etmeye veya bir sonuca bağlamaya çalışmak, izlemek, takip etmek – | |
|  kovan | Fahişe. Fuhuş yapan kadın | isim | 
|  koyduğum yerde otluyor | "benim öğrettiklerimle kalmış yeni hiçbir şey öğrenmemiş" anlamında kullanılan bir söz – | |
|  koymak | (Tokat, yumruk, muşta vb.) Vurmak | |
|  koyucu | Zampara. Cinsel bakımdan çok güçlü ve etkin erkek | isim | 
|  koyuculuk | KOYUCU'nun (bakınız) yaptığı iş; koymak (bakınız) yoluyla yapılan dolandırıcılık | isim | 
|  koyulmak | Bir şeye, bir işe girişmek, başlamak, teşebbüs etmek – | |
|  koyun | Verilen buyruklara uyan, kendi kişiliğini gösteremeyen kimse | |
|  koyuntu | Sıkıntı, üzüntü, keder | |
|  koz | Başarı fırsatı olan elverişli durum, saldırış ve savunma fırsatı – Haldun Taner | |
|  koz kırmak | yanlış tutum içinde bulunmak – | |
|  koza | Husye(ler), teslisler), taşak(lar) | isim | 
|  kozalak | Olmamış, kuru, ham meyve | |
|  kozalak mahallesi | Mezarlık | deyim | 
|  kozmonot | Aşırı sarhoş; çok sarhoş olduğu için yürüyemeyen, dengesini bulamayan kimse | isim | 
|  köfe | ||
|  köfte | Genç kız | isim | 
|  köfte ekmek | Motoru arızalı, yağ yakan otomobil, motorlu araç | deyim | 
|  köfte piyaz | Kurnaz, bitirim, malın gözü | deyim | 
|  köfte yapmak | (Birisinin) Cinsel organıyla (penisiyle) oynamak, cinsel organını ellemek, okşamak | deyim | 
|  köfteci | KÖFTE'den (bakınız) hoşlanan kimse | isim | 
|  köftehor | karısının zinasını kabul eden erkek | |
|  köftün | Yaşlı ayyaş; ihtiyar "şarapçı"; şarap düşkünü; alkolik | isimeski | 
|  kök | Kıç, göt | isim | 
|  köken | İçicilerin esrar vb. uyuşturuculara üretildiği ülkeye göre ad vermesi: AFGAN, FAS, TUNUS, TÜRK vd. | isim | 
|  köklemek | Cinsel ilişkide erkeklik organını kadının cinsel organına bütünüyle sokmak | fiil | 
|  kölen (veya kulun) olayım! | yalvarırken söylenen bir söz | |
|  kölük | İş ve yük hayvanı | |
|  kömür | Siyah renkli | |
|  kömürlük | Kalçalar | ! | 
|  kömüş | "Davar, manda" anlamında, aşağılama sözü olarak kullanılır | isim | 
|  köpek | Aşağılık niyetlerle yaltaklanan veya davranışları kötü olan kimse için kullanılan bir sövgü sözü – | |
|  köpek öldüren | Kalitesiz, ucuz şarap | 
Üstünde durmamak, ilgilenmemek, adam yerine koymamak
anal ilişki
Daha önce Türkçeye yapılmış bir çeviriyi, dilini yer yer değiştirerek yeni bir çeviri gibi sunma; çeviri intihali, çeviri korsanlığı
aldatarak tuzağa düşürmek
Homoseksüel erkek
Erkeklik organı, penis.