İfade | Anlam | Etiketler |
---|---|---|
kolpoya gelmek | Eş anlamlı KOLPOYA DÜŞMEK | deyim |
koltuk | genelev – Hüseyin Rahmi Gürpınar | |
koltuk değneği | Başkalarına destek olan kişi | |
koltuk vermek | koltuklamak | |
koltukçu | Yüze karşı övmeyi huy edinmiş kimse | isimkoltukçuluk |
koltukçuluk | Yüze karşı övmeyi huy edinme | |
koltuklamak | pohpohlamak – | |
kolu uzun | Gücü yeter, sözü geçer | |
koma | Çok sarhoş olma durumu. Sarhoşluktan bilincini yitirme | isim |
komak | ||
komalık etmek | çok sinirlendirmek | |
komanço | ||
komando | Vurucu kuvvet | |
komaya girmek | kendinden geçecek kadar sinirlenmek, şaşırmak, üzülmek | |
komaya sokmak | Öldüresiye dövmek; dövdüğü kişiyi ölecek hale getirmek | deyim |
komple | (Meyhane, randevuevi, genelev vb. için) Dolu, boş yeri kalmamış, yeni müşteri alamayacak kadar meşgul | sıfat |
kompliman | koltuklama – | |
kon etmek | Dövmek | deyimeski |
konargöçer | Göçebe bir hayat süren, bir yere sürekli yerleşmeyen (aşiret, oba vb.); göçerkonar | |
konca | Kaliteli esrar | isim |
kondurmak | Yakıştırmak, haksız yere birtakım eksiklikler isnat etmek, üzerine yormak – | fiil |
konmak | Bir şeyi emeksiz edinmek – | |
kont | Bir tür uyuşturucu, hidromorfona | isim |
kontak | Ruh sağlığı yerinde olmayan, dengesiz olan | |
kontak atmak | dengeyi kaybetmek, sinirlenip olağan dışı davranmak | |
kontak kapatmak (veya kapamak) | bir olayı protesto etmek için sürücüler trafiğe çıkmamak, taşıtlarıyla trafiği engellemek veya bir süre bulunduğu yerde kalıp motoru durdurmak | |
kontes | Kadın öğretmen | isim |
kontra gitmek | (Birisine) Ters davranışlarda; onun istemediği davranışlarda bulunmak; aksi gitmek | deyim |
kontratsız | Bir erkekle nikâhsız bir ilişki sürdürmekte olan kadını nitelemek için söylenir | sıfat |
kontrol kalemi | Erkeklik organı, penis | deyim |
kontrpiyede kalmak | beklediği sonuca ulaşamamak | |
konuşmak | Şık ve zarif görünmek | |
konyalı | Beş bin liralık banknot | isim |
koparmak | (Oyunda, kumarda) Dalavereyle yenmek – Şafak Sezer | |
kopartmak | (Birisini) Yaralamak, yaralayıp öldürmek | fiil |
kopçacı | Jandarma | isimeski |
kopçaları koyvermek | Gevşemek; gergin bir tavır içindeyken yumuşamak | deyim |
kopil | Arsız sokak çocuğu – Reşat Enis Aygen | isim |
kopiş | (Öğrenci için) Kopya, kopya çekme | isim |
kopmak | Gürültülü veya tehlikeli olaylar, birdenbire başlamak veya ortaya çıkmak – Sait Faik Abasıyanık | |
kopsi kefali etmek | (Birisinin) Başını vücudundan ayırmak; boynunu kesmek | deyim |
kopuk | Toplum kurallarına aldırmayan, işsiz güçsüz, serseri olan (erkek) – | |
kopukluk | Kopuğa yaraşır davranış | |
kor | Büyük acı, üzüntü veya sıkıntı – Çetin Altan | |
korica | Musevi kadın | isim |
koridor | Fahişe (kadın) | sıfatisim |
korku boku selanik | "Korkmaktan dolayı, cesaret edememek yüzünden" anlamında söylenir | deyim |
korkuluk | bostan korkuluğu – | |
korluk | mangal | |
koroydo | Aptal, budala | sıfatisim |