İfade | Anlam | Etiketler |
---|---|---|
kepçeburun | Bir tür yaban ördeği | |
kepçelemek | (Bir kızı, bir kadını) Arkadaşlık etmeye, birlikte olmaya razı etmek; tavlamak | fiil |
kepçeye çıkmak | Bir kızı, bir kadını kepçelemek için turlamak, otomobille gezinmek | fiil |
kepir | Çorak, çamurlu, verimsiz toprak | |
kerata | Karısı tarafından aldatılan erkek | sıfatisim |
keres | Büyük ve derin karavana | |
kereste | kalas – | |
kereste müdürü | Kereste'den (bakınız) bile görgüsüz, bilgisiz, kaba kimse | deyim |
keresteli | İri yapılı | |
kereviz | Aptal; değersiz (kimse) | sıfatisim |
kerez | eski. Yiyecek içecek sunma, ikram | isim |
kerhaneci | Kızgınlıkla söylenen bir sövgü sözü – | |
keriz | Kolayca kandırılabilen kimse; aptal | |
keriz atmak | Çalgı çalmak, Çalgı çalıp oynamak, göbek atmak | deyim |
keriz etmek | Çalgı çalmak; çalgı çalıp oynamak | deyim |
keriz havası | Oyun havası, raks müziği | deyim |
kerizan | Müzisyen(ler), çalgıcılar) | isim |
kerizci | çalgıcı | isim |
kerize bayılmak | Kumarda para kaybetmek. | deyim |
kerize taş atmak | edepsiz bir kimseye edepsizliğini göstermeye fırsat vermek | |
kerizettin | Allahın aptalı, çok enayi kimse | isim |
kerizi uyuzlanmak | Kalabalıkta, bir yankesiciden kuşkulanıp üstünü başını kontrol etmek | deyim |
kerizlemek | Çalgı çalmak, çalıp oynayarak eğlenmek | fiil |
kerizlenmek | Keriz (bakınız) yerine konmak; aptal yerine konup aldatılmak | fiil |
kerizlik | Keriz (bakınız) olma durumu; kerizin niteliği; kerizce davranış (sözcüğün aptal, saf vb. anlamlarından) | isim |
kerkenez | Aptal, hödük, haddini bilmez kimse – | isim |
kerpiçleşmek | İyice yerleşmek – | |
kerrut | eski. Pezevenk, muhabbet tellalı | isim |
kertan | eski. Kaygılandırıcı, korku verici, netameli | sıfat |
kertenkele | Fuhuş aracısı; pezevenk | isim |
kerteriz etmek | Dikkatle bakmak; süzmek, kollamak; durumu anlamak için dikkat kesilmek | deyim |
kertici | ||
kertmek | (Özellikle kalabalık kamu ulaşım araçlarında) Kasığını birisinin kalçalarına dayayıp sürtünmek | fiil |
kes | Genellikle yakmak için kullanılan iri saman | |
kese | Bir kimsenin mal varlığı – Falih Rıfkı Atay | |
keseklenmek | Toprak, parça parça olmak | |
kesene | Sözleşme, yazılı anlaşma | |
keser | Huylanmış, dikkati uyanmış (kimse) | sıfatisim |
keser götü gibi konuşmak | Sürekli kendisini haklı çıkartacak biçimde konuşmak, kendisine yontarak konuşmak | deyim |
kesik | Parası olmayan | |
kesik atmak | Verilmesi gereken bir parayı eksik ödemek | |
kesik volta | Çok kısa, birkaç adımlık yürüyüşlerden oluşan volta | deyim |
kesilmek | Çok beğenmek, çok hoşlanmak | |
kesim | boy pos | isim |
kesinmek | Kesme işi yapılmak | |
kesişmek | Erkek ve kadın, bakışlarla anlaşmak | fiil |
keskenmek | El ile veya başka bir şeyle vuracak gibi yapmak | |
keski | Bir tür yankesicilik; soyulacak kimsenin giysisini jilet vb. kesici araçla kesilip cüzdanı alınır | isim |
keskici | Keski (bakınız) yoluyla yankesicilik yapan kimse, hırsız | isim |
keskicilik | Keski (bakınız) yoluyla yapılan yankesicilik | isim |