| İfade | Anlam | Etiketler | 
|---|---|---|
|  göz kamaştırıcı | Muhteşem, çok güzel, parlak, görkemli – | |
|  göz kamaştırmak (veya almak) | bir niteliğiyle hayran bırakmak – | |
|  göz kırpmak | eğilimini göstermek | |
|  göz kulak olmak | gözetmek, korumak, bakmak – | |
|  göz nuru | Yoğun bir emek sonucu ortaya çıkan iş | |
|  göz önü | Görülebilen yakın yer | |
|  göz önünde | Apaçık, belirgin, aşikâr olarak | |
|  göz yummamak | hoş görmemek, bağışlamamak | |
|  göze | pınar | |
|  göze göz | kısasa kısas | |
|  gözemek | Kumaştaki deliği örerek kapatmak | |
|  gözene | Kovandan bal alırken arılardan korunmak için başa giyilen, ön tarafı telden başlık; gözlük | |
|  gözer | Buğday, toprak vb.nin elendiği iri gözlü kalbur | |
|  gözleri yaşarmak | duygulanmak – | |
|  gözlük takmak | iyi görmek, dikkat etmek | |
|  gözü (veya gözleri) açılmak | iyiyi kötüyü veya kendisine yarayanı ayırt eder duruma gelmek – | |
|  gözü (veya gözleri) kamaşmak | güzellik, mükemmellik vb. karşısında çok etkilenmek | |
|  gözü (veya gözleri) kararmak | umutsuzluğun veya aşırı bir isteğin etkisi altında ne yaptığını bilmez duruma gelmek – | |
|  gözü aç | açgözlü | |
|  gözü alışmak | bir şey ilk etkisini yitirmek, yadırganmaz olmak | |
|  gözü doymaz | açgözlü – | |
|  gözü gönlü tok | gözü tok | |
|  gözü kara | Korkusuz (kimse) – | |
|  gözü keskin | Çok iyi gören (kimse) | |
|  gözü kör olsun | bazı zorunlu durumlarda zararı istemeyerek kabullenmeyi anlatan bir söz | |
|  gözü pek | korkusuz – | |
|  gözü sulu | sulu gözlü | |
|  gözü tok | Paraya, mala düşkünlük göstermeyen, açgözlülük etmeyen (kimse); gözü gönlü tok, kanık, tokgözlü – | |
|  gözü yolda | Sürekli bir şeyi bekleyen (kimse) | |
|  gözü yüksekte | Bulunduğu durumdan çok üstün olan bir duruma ulaşma amacı güden (kimse) | |
|  gözünü almak | aşırı biçimde etkilenmek | |
|  gözünü çıkarmak | iyisi dururken en kötüsünü seçmek | |
|  gözünü seveyim | “aman ne olursun” anlamında rica sözü | |
|  gözünü yummak | ölmek – | |
|  gözünün önünü görmemek | bir şeye fazla dalmaktan veya dalgınlıktan etrafta olup bitenleri fark etmemek | |
|  grado | Kredi. İtibar | isim | 
|  gradosu düşmek | itibarı azalmak – | |
|  gravat | ||
|  grekoromen | Cinsel ilişki | deyim | 
|  grekoromen konuşmak | Açık saçık şeyler konuşmak, cinsellikle ilgili şeyler anlatmak | deyim | 
|  grup yapmak | Birçok kişi hep birlikte cinsel ilişkide bulunmak; grup seks yapmak; orji yapmak | deyim | 
|  gubar | kubar | isimkubar  | 
|  gubat | ||
|  gulgul | Nargile; esrar içilen nargile | isimeski | 
|  gücü | Bez tezgâhında ipliği ayarlayan tezgâh tarağı | |
|  gücük | Kısa, bodur, gelişmemiş | |
|  gücük ay | şubat | |
|  gücün | dara dar | |
|  güçlü | Sözü geçen, dediğini yaptıran; kudretli – Reha Mağden | |
|  güçlü kuvvetli | Maddi ve manevi bakımlardan gücü, destekçisi olan, torpili olan | 
Üstünde durmamak, ilgilenmemek, adam yerine koymamak
anal ilişki
Daha önce Türkçeye yapılmış bir çeviriyi, dilini yer yer değiştirerek yeni bir çeviri gibi sunma; çeviri intihali, çeviri korsanlığı
aldatarak tuzağa düşürmek
Homoseksüel erkek
Erkeklik organı, penis.