İfade | Anlam | Etiketler |
---|---|---|
tatava | boş gürültü, tantana | isim |
tatava etmek | Gevezelik etmek; laf ebeliği yapmak; boş yere uzun uzun konuşmak | deyim |
tatavacı | Geveze, konuşkan, lafazan | isim |
tatlandırmak | Sevimli hâle getirmek – | |
tatlanmak | Sevimli bir hâle gelmek – | |
tatlı | İnsanı çeken, göze, kulağa hoş gelen, rahatlatan, dinlendiren, sevindiren – Yusuf Ziya Ortaç | |
tatlı çiş | Cinsel uyarılma durumunda, dişilik organındaki ıslaklık, döl yolundaki nemlenme | deyim |
tatlılaşmak | Sevimli, hoşa giden bir durum almak | |
tatlılık | Sevimlilik, hoşluk, şirinlik – | |
tatmak | Bir şeyi duymak, hissetmek | |
tatmin etmek | doyurmak – | |
tatmin olmak | doyurucu bulmak | |
tato | Hamam | isimtatu |
tatocu | Hamam, Hamamcı | isim |
tatsız | Basit, sıradan olan – Asaf Halet Çelebi | |
tatsız tuzsuz | Çok tatsız – | |
tatsızlaşmak | Tatsızlık etmeye veya tatsız bir durum almaya başlamak | |
tatsızlık | Hoşa gitmeyen, can sıkan davranış veya durum – | |
tattırmak | Duyurmak, hissettirmek – | |
tatu | "Karagözcü argosunda Karagöz oynatılan kahveye verilen ad." (Uğur Göktaş, Karagöz Terimleri Sözlüğü) | isimtato |
tatulacı | eski. Kişiyi, yiyecek içeceğine tatula koyup uyutarak soyan kimse, soyguncu | isim |
tav | En uygun durum ve zaman | |
tav etmek | İkna etmek, razı etmek | deyim |
tav olmak | kanmak – | |
tav vermek | en uygun duruma getirmek – | |
tava gelmek | kanmak | |
tava getirmek | kandırmak | |
tava girmek | Eş anlamlı TAVA GELMEK | deyimtava gelmek |
tavan | Çatı kiremidi | |
tavan başına çökmek (veya yıkılmak) | beklenmeyen bir durum karşısında şaşırıp kalmak – | |
tavan yapmak | sinir, heyecan vb. en üst düzeye çıkmak | |
tavcı | Yurt dışından geldiğini söyleyerek üzerindeki değeri düşük altın veya mücevherleri çok değerli gösterip dolandırıcılık yapan kimse | isimtavcılık |
tavcılık | Tavcının işi | isimtavcı |
tavhane | Yoksul hastaların iyileştikten sonra nekahet dönemini geçirdikleri hayır kurumu | |
tavına getirmek | ||
tavla | eski. Aşevi, lokanta | isim |
tavlamak | Karşı cinsin gönlünü çelmek, kandırıp elde etmek – Orhan Kemal | |
tavlandırmak | Hayvanı semirtmek, şişmanlatmak | |
tavlanmak | TAVLAMAK işine konu olmak | |
tavşan | Edilgin eşcinsel erkek | sıfatisim |
tavşan boku gibi (ne kokar ne bulaşır) | ne yararı ne de zararı olan (kimse) | |
tavşan oğlanı | eski. Dansçı genç erkek, köçek | deyim |
tavşan yavrusu | "Olağandan büyük erkeklik organı" anlamında söylenir | deyimbebek ölüsü gibi |
tavşanlık | korkaklık | |
tavuğuna kışt demek | Birisinin işi ne karışmak | deyim |
tavuk | Kadın | isim |
tavuk eti | Tavuğun beyaz ve yumuşak eti gibi olan | |
tavuk kaza bakmış da kıçını yırtmış | "başkalarından geri kalmamak için gücünü aşan işlere girişenler büyük zararlara uğrarlar" anlamında kullanılan bir söz | |
tavukgötü | siğil | |
tavus | Kusmuk, gasiyan | isim |