İfade | Anlam | Etiketler |
---|---|---|
set çekmek | bir işi, bir davranışı, bir isteği önlemek, engellemek | |
sevici | Eşcinsel kız ya da kadın. | isim |
sevicilik | Kız, kadın eşcinselliği. | isim |
sevk etmek | sürüklemek, itmek – | |
sevsinler! | sevilmeyen, hoşa gitmeyen bir davranışta bulunan bir kimseye söylenen bir söz | |
seyyar hastane | İlk yardım çantası niteliğinde sağlık malzemesinin bulunduğu dolap veya çanta – | |
seyyar tekke | Uyuşturucu kullanmakta yararlanılan otomobil vb. araç. | deyim |
shit | isimşit | |
sıcacık | İçten, samimi, sevimli – | |
sıcak | Hamam, kamu hamamı. | isim |
sıçan | Küçük yaştaki hırsız | isim |
sıçıp sıvamak | öfkelenip kaba küfürlerle dolu sözler söylemek | |
sıçırık | Çok zayıf, küçük yapılı, ufak tefek kimse. | isim |
sıçmak | Pek güç bir duruma düşmek, kötü durumda kalmak | |
sıçrama tahtası | Daha iyi bir duruma yükselmek için kendisinden yararlanılan kişi, olay veya durum | |
sıçtı cafer, bez getir | birinin berbat bir iş gördüğünü anlatan bir söz | |
sıfır | Hiçbir değeri olmayan şey | |
sıfır numara | Bir konuda çok iyi, çok deneyimli kimse – | |
sıfır selamet | (Bir şey için) "Olsa da olur, olmasa da" anlamında söylenir. | deyim |
sıfırcı | Notu kıt olan öğretmenlere öğrencilerin taktığı ad | sıfatisim |
sıfırı tüketmek | Bitmek, son bulmak | deyimtüketmek |
sıfırlamak | Yok saymak, hiç yokmuş gibi düşünmek | |
sığ | Ayrıntıya inemeyen, yeterli olmayan, yüzeyde kalan | |
sığ gitmek | dikkatli davranmak | |
sığınak | Kötülüklerden koruyan, sığınılan kimse veya şey | |
sığınmak | Güvenmek, yardım istemek veya ummak – | |
sığır | “Çok kaba, anlayışsız” anlamında bir hakaret sözü. | |
sığırlık | Söz ve davranışlarında incelikten yoksun olma | |
sığlık | Yüzeyde kalma durumu, derine inmeme durumu – | |
sığmak | Uygun düşmek, yakışmak, kabul edilebilir olmak | |
sıkar mı? | deyimsıkmak | |
sıkı | Olumlu, iyi, cesur kimse. | sıfat |
sıkı fıkı | Birbiriyle çok samimi | |
sıkı mı? | “kolay değil, çok zor, bu kadar kolaysa yap” anlamlarında kullanılan bir söz | |
sıkıdan geçirmek | dayak atmak – | |
sıkılamak | bunaltmak | |
sıkılma | Utanma ve çekinme duygusu | |
sıkıntı | sorun – | |
sıkıştırmak | Elle sarkıntılık etmek | |
sıkıysa (veya sıkıyorsa) | kendine güveniyorsa, yürekliyse | |
sıkma | Dar bir tür kadın yeleği | |
sıkmak | Yalan söylemek | |
sıktırma | Kemer, kuşak | |
sınıf atlamak | daha üst kabul edilen sosyal ve kültürel tabakaya dâhil olmak – | |
sınıfta çakmak | sınıfta kalmak | |
sınıfta kalmak | herhangi bir işte başarısız olmak | |
sınırsız | Pek çok, sonsuz olan – | |
sıpıtmak | Atlatmak, başından savmak. | fiil |
sıra ya dizmek | Birçok kimseyle cinsel ilişkide bulunmak. | fiil |
sırık | Olağandan uzun boylu, zayıf ama çok uzun boylu kimse. | isim |