İfade | Anlam | Etiketler |
---|---|---|
piyazlamak | Bir çıkar sağlamak amacıyla birini aşırı övmek – | fiil |
piyazlaşmak | Karşılıklı olarak birbirini pohpohlamak; karşılıklı olarak, samimi olmayan nezaket lafları etmek. | deyim |
piyiz | alkol | |
piyiz kaymak | Rakı içmek, içki içmek. | deyimpiyiz yapmak |
piyiz yapmak | Eşanl, PİYİZ KAYMAK: | deyim |
piyizhane | İçkievi, meyhane. | isim |
piyizlenmek | İçki içmek | fiil |
plaçka | isimpilaçka | |
plajcı | isimpilajcı | |
plak bozulmak | can sıkmak, bıkkınlık verecek biçimde konuşmak, dırdır etmek | |
plaka | Satılmak üzere ısıtılıp sıkıştırılmış esrar vb. uyuşturucu madde. | isim |
plakacı | Kumar oynayanların kazanç kayıp hesabını tutan kimse. | isim |
plaki | isimpilaki | |
plan | Geleceğe dönük düşünce; niyet – | |
plansız | hesapsız – | |
po | isimpopo | |
pofyoz | Anlamsız; boş; önemsiz; değersiz. | sıfatisim |
poliça | isimboliçe | |
poliçe | isimboliçe | |
polim | gösteriş | |
polim atmak | Yalan söylemek. | |
polim atmak (veya yapmak) | gösteriş yapmak | |
polim kesmek | deyimpolim atmak | |
polimci | gösterişçi | sıfat |
pompa | Damardan uyuşturucu zerk etmeye yarayan araç, enjektör, şırınga. | isim |
pompalamak | Birinin gururunu okşayacak sözler söylemek, abartarak övmek | fiil |
pompuruk | ihtiyar, yaşlı adam. | sıfatisim |
ponçik | Dişilik organı, vagina. | isim |
pontif | Kıç, kalçalar. | isim |
popo | kıç – | isimpo |
popocu | Cinsel bakımdan, özellikle kalçalardan, anustan hoşlanan erkek. Sodomist. | sıfatisim |
poposuna göre | Durumuna göre, gücüne göre | deyim |
poppop | Amerika'da, Avrupa ülkelerinde yasal olarak satılan bir tür keyif verici madde, likit aroma; amil nitrat ya da bütil nitrat sıvısı. | isim |
portakal | Göğüs, meme. | isim |
portakallı | Filtreli sigara. | isim |
post | Tarikatlarda şeyhlik makamı – Melih Ümit Menteş | |
post sermek | Kumar oynamak, oynatmak. | deyim |
posta | Sefer, defa, kez. | isim |
posta atmak | deyimposta koymak | |
posta etmek | deyimpostalamak | |
posta kaldırmak | (Öğrenci) Birkaçı birden okula gitmemek. | deyim |
posta koymak | Karşı çıkmak, meydan okumak. | |
posta koymak (veya atmak) | birini korkutmak, gözdağı vermek – | |
posta kurmak | (Birisine) Tuzak kurmak, hile hazırlamak. Aleyhinde tertibat almak. | deyim |
posta okumak | eş anlamlı POSTA KOYMAK: | deyim |
posta olmak | Yakalanıp götürülmek; (hapse, tutukevine) yollanmak, sevk edilmek. | deyim |
postal | Yararsız, niteliksiz, düşük (nesne ya da kimse). | sıfatisim |
postalamak | Birini herhangi bir sebeple yanından uzaklaştırmak – | fiilposta etmek |
postayı çekmek | Ölmek, yaşamı sona ermek. | deyim |
postu deldirmek | kurşunla vurulmak | deyimdeldirmek |