| İfade | Anlam | Etiketler | 
|---|---|---|
|  kanamak | Manevi acılar yeniden etkisini duyurmak, depreşmek | |
|  kanatlandırmak | çalmak | fiil | 
|  kanatlanmak | Çok sevinmek – | |
|  kanca | musallat, askıntı olan kimse | isim | 
|  kancalamak | Bir kimse veya şeyin üzerine bıktıracak kadar düşmek | |
|  kancık | Dönek, güvenilmez, kalleş (kimse) | |
|  kancıklık | Kancıkça davranış – | |
|  kandıralı | bön, anlayışı kıt kimse | isim | 
|  kandil | kör kandil | |
|  kandilli | kör kandil | |
|  kanemi olmak | eski. utanmak. kızarıp bozarmak. mahçup olmak | deyim | 
|  kangal | deve dikeni | |
|  kanı ayaklı | Çocukluk çağından çıkmış genç kız – Tarık Buğra | |
|  kanı bozuk | Soysuz (kimse) | |
|  kanı bozulmak | (bir şey, bir kimsenin) arapça duygularına çok aykırı gelmek | deyim | 
|  kanı kurumak | bitkin, yorgun, cansız duruma düşmek | |
|  kanık | kanaatkâr | |
|  kanına ekmek doğramak | (Birisinin) Hayati çıkarlarına göz dikip bu çıkarı elinden almaya çalışmak | |
|  kanka | Yakın arkadaş; dost; kan kardeşi – | isim | 
|  kanki | kanka | isim | 
|  kanser | sigara | isim | 
|  kanser ilacı | kaba saba, aptal, bön (kimse) | deyim | 
|  kansız | korkak | |
|  kansızlık | korkaklık | |
|  kantar gitmek | ağır bir dille sövmek | deyim | 
|  kantara çekmek (veya vurmak) | birini sınamak | |
|  kantarlı | Çok ağır | sıfatisim | 
|  kantarlıyı atmak | ağır sövmek | deyim | 
|  kantarlıyı çekmek | eş anlamlı kantarlıyı atmak | deyim | 
|  kantin | aslı esası olmayan uyduruk, yalan (haber, söz.) | sıfatisim | 
|  kantin atmak | yalan söylemek, uydurmak | deyim | 
|  kapak | bazı iskambil oyunlarında uygulanan bir kâğıt çalma hilesi | isim | 
|  kapak kâğıdına pişti vermek | çok dikkatsiz davranmak; hiç yapılmayacak bir yanlış yapmak | deyim | 
|  kapakeyif | esrar | isim | 
|  kapaklamak | sahip olmak, sahiplenmek; elde etmek | fiil | 
|  kapaksız | Görgüsüz, terbiyesiz olan | |
|  kapalı | İçe dönük yaradılışta olan – Halikarnas Balıkçısı | |
|  kapalı dükkâna kira vermek | Nişanlanmak; olağandan uzun bir süre nişanlı kalmak | |
|  kapalı kaldırımcı | mağaza, dükkân gibi yerlerde sergilenen şeyleri çalan hırsız | deyim | 
|  kapalı kutu | İçindekini belli etmeyen, sır saklayan (kimse) – Haldun Taner | |
|  kapan | düzen | |
|  kapan kurmak | Birine tuzak kurmak | |
|  kapanca | düzen | |
|  kapanık | İç karartıcı, ruh sıkıcı olan – Halide Edip Adıvar | |
|  kaparna | kapatma, kendisine ev tutulmuş metres | isim | 
|  kaparoz | Yolsuzca veya zorla elde edilen mal | |
|  kaparoz etmek | kaparoz sağlamak | deyim | 
|  kaparozcu | Birinin malını yasal olmayan yollarla ele geçiren kimse – | isimkaparozculuk  | 
|  kaparozculuk | Kaparozcu olma durumu – | |
|  kaparozlama | Kaparozlamak işi | 
Üstünde durmamak, ilgilenmemek, adam yerine koymamak
anal ilişki
Daha önce Türkçeye yapılmış bir çeviriyi, dilini yer yer değiştirerek yeni bir çeviri gibi sunma; çeviri intihali, çeviri korsanlığı
aldatarak tuzağa düşürmek
Homoseksüel erkek
Erkeklik organı, penis.