| İfade | Anlam | Etiketler | 
|---|---|---|
|  kaparozlamak | Yolsuzca veya zorla birinin malını ele geçirmek | fiil | 
|  kapasite | Bir şeyi anlama veya yapabilme gücü, becerisi | |
|  kapattıran | (kadın için) cinsel duyguları söndüren, cinsel isteği azaltan nitelikte (erkek) | sıfat | 
|  kapaz | ||
|  kapazlamak | ||
|  kapı | Gelir, geçim, kısmet sağlayan yer, kaynak veya imkân – Sait Faik Abasıyanık | |
|  kapı aralığı | piç. babası belirsiz çocuk | deyim | 
|  kapı duvar | Ses seda çıkmaması durumu | |
|  kapı gıcırtısı | (özellikle, kemanla çalınan) klasik batı müziği | deyim | 
|  kapı mandalı | İşe karıştırılmayan, kendisine önem verilmeyen kişi | |
|  kapılı | Özellikle resmî bir işte çalışan | |
|  kapılmak | Birine güvenip boş bulunarak aldanmak | |
|  kapısız | Bir işi olmayan | |
|  kapışmak | (erkek ile kız ya da kadın) ateşli bir biçimde sarmaş dolaş olup sevişmek | fiil | 
|  kapik | para | isim | 
|  kapik çalışmaz | "para vermem, para vermeye bence değmez" anlamında kullanılır. kapik işlemez de denir | deyim | 
|  kapik tutmak | para kazanmak; para kazanmaya başlayıp biriktirmek | deyim | 
|  kapiş | "anladın mı?" anlamında kullanılan bir söz | |
|  kapkaç | bir tür hırsızlık; birisinin elindeki ya da omuzuna asılı çantayı kapıp kaçma eylemi | isim | 
|  kapkaççı | kapkaç eylemini yapan kimse; bu eylemi sürekli uygulayan hırsız, dolandırıcı | isim | 
|  kaporta | Kişinin yüz, giysi, ayakkabı vb.nden oluşan dış görünümü – Oğuz Aral | isim | 
|  kaptırmak | Yanlış bir davranış sonucu birine uygun imkânı sağlamak, fırsat vermek | |
|  kaput | Kötü, bozuk, işe yaramaz | |
|  kaput gitmek | (öğrenci) bitirme sınavlarından hiçbirinde başarılı olamamak. bütün derslerden zayıf almak | deyim | 
|  kaput gitmek (veya olmak) | hiçbir sınavı verememek | |
|  kaputu kesmek | bitirme sınavlarında, yalnızca bir dersten geçer not almak. karnesinde yalnızca bir dersten geçer not bulunmak | deyim | 
|  kar | eroin | isim | 
|  kar kuşu | Kokain. KAR da denir | deyim | 
|  kara | Kötü, uğursuz, sıkıntılı | |
|  kara bacak | eski. jandarma | deyim | 
|  kara baht | kara yazı | |
|  kara çıyan | Sinsi, hain esmer kimse | |
|  kara delik | Parasal açıdan kapatılamayan açık | |
|  kara düzen | Düzensiz, karışık | |
|  kara elmas | kömür | |
|  kara gün | Üzüntülü, sıkıntılı zaman | |
|  kara gün dostu | Sıkıntılı günlerde de dostluğunu sürdüren ve yardımcı olan kimse | |
|  kara haber | Ölüm veya felaket haberi; kötü haber – | |
|  kara katır | es kömür | deyim | 
|  kara kış | Çok sıkıntılı durum veya zaman – | |
|  kara koca | Saçı ağarmamış yaşlı kimse | |
|  kara kuru | Esmer ve zayıf (kimse) – | |
|  kara nokta | Kara yollarında çok sık kaza olan yer | |
|  kara tahta | Eskimiş ahşap yapıların oluşturduğu görüntü – | |
|  kara talih | kara yazı – | |
|  kara toprak | mezar | |
|  kara vapuru | Demir yolu taşıtı – | |
|  kara yas | Aşırı bir biçimde üzüntüye kapılma – | |
|  kara yer | Beddualarda cehennem anlamında kullanılan bir söz | |
|  kara yüz | Utanç verici, yüz kızartıcı durum | 
Üstünde durmamak, ilgilenmemek, adam yerine koymamak
anal ilişki
Daha önce Türkçeye yapılmış bir çeviriyi, dilini yer yer değiştirerek yeni bir çeviri gibi sunma; çeviri intihali, çeviri korsanlığı
aldatarak tuzağa düşürmek
Homoseksüel erkek
Erkeklik organı, penis.