İfade | Anlam | Etiketler |
---|---|---|
ense yapmak | hiçbir iş yapmadan yan gelip yatmak – | |
enselemek | Kaçan veya saklanan birini yakalamak – | fiil |
enselenmek | Yakalanmak, ele geçirilmek – | fiil |
enseletmek | Enseleme işini yaptırmak | |
enseleyebilmek | Enseleme ihtimali veya imkânı bulunmak | |
ensesi kalın | Güçlü, istediğini yapabilen, sözü geçer (kimse) | |
ensesini görmek | (Birisinin) Gittiğini, defolduğunu görmek | deyim |
enseye tokat göte parmak | "İki ya da daha fazla kişi arasındaki aşırı samimiyet" anlamında kullanılan bir söz – | |
enseye tokat kıça parmak | Enseye tokat göte parmak biçiminde de kullanılır | |
entel | Sahte aydın – | |
entel barı | Günün, haftanın belirli zamanlarında ENTEL'lerin yoğun olarak bulunduğu bar | deyim |
entel takılmak | bir süre entel gibi yaşamaya, onların yaptıklarını yapmaya çalışmak | |
entereso | Çıkar, menfaat | isim |
ere gitmek (veya varmak) | kadın veya kız evlenmek | |
ergan etmek | eski. Söylemek. Açıklamak. ifşa etmek | deyim |
erimek | Çok zayıflamak – Aka Gündüz | fiil |
erincek | Tembel, üşenen (kimse) | |
erişte | deniz yosunu | |
eritici | Morfin | isim |
eritmek | Harcayıp tüketmek | fiil |
erkeç | Aktif eşcinsel (erkek) | isim |
erkek | mert | |
erkek fatma | Erkek gibi davranışları olan kadın | |
erkekleşmek | Erkek gibi sert davranır duruma gelmek – | |
erkete | gözetleme – Rıfat Ilgaz | isim |
erkete durmak | Gözcü olarak beklemek | deyim |
erketeci | ERKETE olarak bekleyen kimse, gözcü | isim |
erketeye yatmak | Gözcülük etmek, çevreyi kollayabilecek bir yerde durmak | deyim |
ermeni gelini gibi kırıtmak | ağır veya yavaş hareket etmek – | |
eroinman | Esrik görünüşlü, baygın bakışlı (kimse) | sıfatisim |
erozyona uğramak | değer veya saygınlık kaybetmek | |
ertak | eski. "Gidelim" anlamında kullanılırdı | ek |
eruş | Eroin | isim |
es geçmek | üzerinde durmamak, boş vermek, önemsememek – | |
esik | Çukur yer | |
esim | Yelin esişi | |
esir | Bir düşünceye veya bir kimseye körü körüne bağlı olan kimse | |
esir etmek | alıkoymak, meşgul etmek | |
esirmek | Sarhoş olmak | |
eski enayi biçimi | Modası geçmiş, çok eski giysi vb. için kullanılır | deyim |
eski kulağı kesik | İçki, kumar, kabadayılık, cinsellik gibi konularda bir zamanlar ünü olan, bazen de sabıkalı kimse | deyim |
eski kulağı kesiklerden olmak | görmüş geçirmiş, çok deneyimli olmak – | |
eski kurt | Mesleğinde uzmanlaşmış olan (kimse) – | |
eski memur | Her sınıfı kala kala, ikişer yılda bitirmiş öğrenci; okulda yıllanmış öğrenci | deyim |
eski toprak | Yaşlandığı hâlde dinç olan kimse – | |
eski tüfek | Yaşlı komünist; eski, deneyimli TKP üyesi – Mihri Belli | |
eskilerden | "Eski kulağı kesiklerden" deyiminin kısaltılmış biçimi | deyim |
eskimek | Gözden düşmek, değeri kalmamak – Reşat Nuri Güntekin | |
eskitmek | Etkisini sürdürememek | |
esmek | Gelmek, gelivermek, çıkagelmek | fiil |