| İfade | Anlam | Etiketler | 
|---|---|---|
|  esmek yağmak | Uzunca bir süre sert, suçlayıcı, azarlayıcı bir tavırla konuşmak | deyim | 
|  esmer | Anüs, makat | isim | 
|  esnaf | Fahişe, orospu | isim | 
|  espiyon | ||
|  esrar kabağı | Esrar içmede kullanılan bir tür nargile | deyim | 
|  esrar kesmek | Sigara, nargile gibi araçlarla kullanabilmek için esrarı küçük parçalara bölmek | deyim | 
|  esrar perdesi | Bir şeyin anlaşılmasını güçleştiren engel | |
|  esrar sarmak | Sigarayı içine esrar parçası (bakınız DİŞ) koyarak sarmak | deyim | 
|  esrar tekkesi | Toplu ve gizli olarak esrar içilen yer | |
|  estirmek | Yürümek. Gelmek | fiil | 
|  eşantiyon | Rüşvet; bir rüşvetin ilk bölümü | isim | 
|  eşco | Eşcinsel (kimse); edilgin eşcinsel (erkek) | sıfatisim | 
|  eşeğe gücü yetmeyip semerini dövmek | güçlü birine kızıp da ondan alamadığı hıncını çevresindekilerden çıkarmak | |
|  eşek | Ağır işlerde, sürekli ve karşılığı verilmeden çalıştırılan (kimse) | |
|  eşek cenneti | Ölüm sonrasındaki dünya | |
|  eşek cennetine göndermek | Öldürmek, öteki dünyaya yollamak | deyim | 
|  eşek derisi gibi | duygusu az, duygusuz | |
|  eşek kadar | büyük, iri, aşırı derecede gelişmiş | |
|  eşek kulağı kesilmekle küheylan olmaz | "aslında niteliksiz olan bir şeye ne yapılsa değişmez" anlamında kullanılan bir söz | |
|  eşek kuyruğu gibi ne uzar ne kısalır | durumunda, çalışmasında hiçbir gelişme görülmeyen kimseler için kullanılan bir söz | |
|  eşek osurmak | Önemsiz, değersiz bir şey söylenmek | deyim | 
|  eşek sıpası | Sövgü bildiren bir söz | |
|  eşek sikine kelebek konmuş gibi | Kişinin kılığında ya da genel görünümünde göze çarpan bir uyumsuzluğu belirtmek için kullanılır | deyim | 
|  eşek sudan gelinceye kadar dövmek | adamakıllı dövmek – | |
|  eşekçi | Eşekle eşcinsel ilişkiyi alışkanlık haline getirmiş kimse | isim | 
|  eşekten düşmüşe (veya düşmüş karpuza) dönmek | çok şaşırmak, donup kalmak | |
|  eşelemek | Bir işin, sorunun aslını anlamaya çalışmak, kurcalamak – | |
|  eşik | Başlangıç yeri, başlangıç noktası, yakını | |
|  eşref saati | Bir işin olumlu yola girmesi için en uygun zaman – Şevket Rado | |
|  et kafa | kalın kafalı | |
|  et toprak | Yumuşak, kırmızı ve özlü toprak | |
|  etek | edep yeri | |
|  etek belde | Bir işi yapmaya hazır olan | |
|  etek dolusu | Pek çok, bol bol, alabildiğince fazla | |
|  etek kiri | Kurallara aykırı ilişki | |
|  etek takmak (giymek) | (Erkek) Ar, namus, sözünde durma gibi erdemlerden yoksun hale gelmek | deyim | 
|  etek takmak (veya giymek) | erkek ar, namus, erdem vb. özellikleri bulunmayan duruma düşmek | |
|  eteklemek | Yaranmaya çalışmak, dalkavukluk etmek | |
|  eteklerini indirmek | üzerine düşen görevi yerine getirmek | |
|  etekserpen | pasaklı | |
|  eten | döl eşi | |
|  etiket | kimlik – Hüseyin Cahit Yalçın | |
|  etiketçi | Makam, mevki vb. şeylere aşırı önem veren kimse | |
|  etiketli | Protokole uygun (davranış) | |
|  etki | Bir kimse üzerinde bırakılan izlenim – | |
|  etkisiz hâle getirmek | yakalamak | |
|  etli butlu | Oldukça şişman; bıllık bıllık | |
|  etlik | Kış için etinden kıyma, kavurma, pastırma ve sucuk yapılan semiz hayvan | |
|  etyaran | Genellikle parmaklarda olan, derinlere kadar işleyen dolama; kurlağan | |
|  ev piliçi | Bâkire, toy genç kız, ev kızı | deyim | 
Üstünde durmamak, ilgilenmemek, adam yerine koymamak
anal ilişki
Daha önce Türkçeye yapılmış bir çeviriyi, dilini yer yer değiştirerek yeni bir çeviri gibi sunma; çeviri intihali, çeviri korsanlığı
aldatarak tuzağa düşürmek
Homoseksüel erkek
Erkeklik organı, penis.