İfade | Anlam | Etiketler |
---|---|---|
bayram yeri | Hareketli, eğlenceli, gürültülü yer | |
bayramlık ağzını açmak | Kaba konuşmak, küfretmek | |
bayramlık ağzını açtırmak | birisinin küfretmesine, sövmesine yol açmak | deyim |
bebek | Çocukça davranışları olan kimse | |
bebek ölüsü gibi | çok iri (erkeklik organı için) | deyim |
bebeklik | Bebek gibi davranışlarda bulunma | |
beberuhi | Kısa boylu erkek – | |
becermek | Bir şeyi kullanılmaz duruma getirmek, bozmak, kirletmek | fiil |
bedevi | Böyle bir hayat sürdüren kimse – | |
bekinmek | direnmek | |
bekitmek | tıkamak | |
bekri | içkici, alkolik kimse | sıfatisim |
bektas | Yeniçeri ağası | isim |
bel | işaret | |
bel bel | "Aptalca, anlamsızca, donuk bir biçimde bakmak" anlamlarındaki bel bel bakmak deyiminde geçen bir söz; mel mel – | |
bel vermek | herhangi bir konuda destek olmak | |
belagat | Bir şeyde gizli olan derin anlam | |
belalar mübareği | istenilmeyen, kaçınılan bir durumun gerçekleştiği bildirilirken söylenen bir söz – | |
belalı | Kadının zorba dostu – | isim |
belce | İki kaş arası | |
belde | Bir şeyin yaşandığı veya yaşatıldığı yer – | |
belediye aynasızı | belediye zabıtası | deyim |
belek | kundak – | |
belemek | Çocuğu kundaklamak | |
belen | Dağ üzerindeki yüksek geçit, dik dağ yolu | |
belenmek | kundaklanmak – | |
belermek | Göz akı iyice belirecek bir biçimde açılmak – | |
belertmek | Gözünü, akı iyice belirecek bir biçimde açmak – | |
beleş | bedava | |
beleşçi | bedavacı; bir şeyi bedava elde etmek isteyen, bedava elde etmeye alışmış kimse | sıfatisim |
beleşçilik | beleşçi'nin edimi | isim |
beleşe konmak | bir şeyi emek harcamadan, para vermeden elde etmek | |
beleşe yatmak | bir şeyi para vererek ya da çalışarak elde edeceğine, bedava ya da kolayca elde etmek için fırsat aramak | deyim |
beleşten | parasız, bedavadan | zarf |
beletmek | kundaklatmak | |
beli bükük | Beli bükülmüş | |
beli bükülmek | yoksulluk vb. sebeplerle âciz kalmak – | |
belik | Saç örgüsünün omuzlardan aşağıya uzanan bölümü; bölük, örgü – | |
beliklemek | Saçları örmek | |
belini kırmak | çok iyi çalım yaparak rakip oyuncunun dengesini bozmak | deyim |
belini sıkınca kıçından bel akmak | sürekli olarak fuhuş yapıyor olmak | deyim |
belinlemek | Birden uyanarak çevresine korku ile şaşkın şaşkın bakmak; benildemek | |
belleme | At vb. hayvanların sırtına, eyerin altına konulan keçe, meşin veya kalın kumaş parçası; yapık, yuna | |
bellemek | sikmek | |
bello | zabıta memuru; belediye zabıtası | isim |
belsoğukluğuna uğratmak | bir işe veya bir söze gereksiz yere karışarak onun akışını sektirmek | |
beng | afyon | isim |
benildemek | belinlemek – | |
benimki | Kadınların kocalarından, kocaların karılarından söz ederken kullandıkları söz | |
berde | para | isimbelde |