İfade | Anlam | Etiketler |
---|---|---|
bol bolamat | bol bol – | |
bol bulamaç | pek çok – | |
bol kepçe | Cömert, eli açık | |
bol kepçeden | Çok fazla | |
bol keseden | Bol bol, ölçüsüz bir biçimde – | |
bol paça | Dökük, saçık, şapşal (kimse) | |
bolalmak | bollaşmak | |
bolarabilmek | Bolarma ihtimali veya imkânı bulunmak | |
bolarmak | Bol duruma gelmek | |
boliçe | Yahudi kadını – | |
bolomoz | See balamoz | |
bom | Uyduruk, yalan | isimsıfat |
bom atmak | Uydurmak, yalan söylemek | deyim |
bomba | Çekiciliği olan çok güzel kadın veya kız | |
bomba patlatmak | Çok şaşırtıcı bir haber veya bilgi vermek | deyim |
bombalamak | Öfkelenerek birdenbire ve yüksek sesle bağırıp çağırmak | fiilpompalamak |
bombardıman | Etkili bir biçimde ve sık olarak gündeme getirme, duyurma – | |
bombardıman etmek | bir kimseyi birbiri ardına gelen ağır sözlerle paylamak | |
bombası patlamak | Gizli bir iş veya haber ortaya çıkmak, duyulmak | deyim |
bombili | Erkeklik organı, penis, zeker | isimbili bili |
bombok | Çok kötü, çok berbat | |
bomcu | Uydurukçu, yalancı | isimsıfat |
boncuk | Arap | isim |
bop bop | Poker oyunu | deyim |
bora patlatmak | Büyük bir öfke göstermek, birden çok kızmak | deyim |
borda | Genellikle insan için taraf, yan; sağ ya da sol yan | isim |
borda borda | Yan yana | deyim |
borda etmek | Yanaşmak, yaklaşmak | deyim |
bordadan | Yandan, yan taraftan | zarf |
bordalamak | Yanaşmak, yaklaşmak | fiilborda etmek |
bordro mahkûmu | Maaşla çalışan işçi ve memur kesimi – | |
boru | Kolay, zahmetsiz; değersiz | sıfatisim |
boru cinayeti | Erkek aktif olarak anal ilişkide bulunma, livata, sodomizm | deyim |
boru değil | "azımsanacak, küçümsenecek, önem verilmeyecek şey değil" anlamında kullanılan bir söz – | |
boru gibi ötmek | kalın bir sesle rahatsız edecek şekilde konuşmak | |
borusu ötmek | Erkek çocuk ergenlik çağına gelmek | deyim |
boruyu koymak | Erkek cinsel ilişkide bulunmak, düzmek | deyim |
bostan bozuntusu | Korkak, yüreksiz, işe yaramaz adam | |
bostan korkuluğu | Kendisinden beklenilen görevi yapmayan veya kendisinden çekinilmeyen güçsüz kimse – | |
bostana | Domates, soğan, yeşilbiber ve pul biberin nar ekşisi ve sirke ile karışımından yapılan sulu salata – | |
boş | İçinde esrar olmayan (sigara). | |
boş geçmek | Önem vermemek, önemsememek | deyimboş koymak |
boş kafa | Uyuşturucu kullanmamış olma; uyuşturucu düşkünü için | deyim |
boş kafalı | Akılsız, aptal görünen – Refik Halit Karay | |
boş koymak | Önem vermemek, eslememek | deyimboş geçmek |
boş vermek | ciddiye almamak, önemsememek – | |
boşa almak | bir işi zamanında yapmayıp belirsiz bir zamana bırakmak | |
boşalıvermek | Derdini anlatmak, içini dökmek – | |
boşalma | Derdini birine açarak ferahlama – | |
boşalmak | (Erkek için) Ersuyu fışkırmak, beli gelmek |