| İfade | Anlam | Etiketler | 
|---|---|---|
|  atmasyon | Uydurma, yalan | isim | 
|  atmosfer | hava – | |
|  atomlamak | Başarısızlığa uğramak | fiil | 
|  atras | Kıç, kalçalar | isim | 
|  attırmak | Yapmak, etmek | fiil | 
|  avadanlık | Erkek cinsel organının tamamı – | isim | 
|  aval | Saflığı sersemlik derecesine varan (kimse) – | |
|  aval aval | avalca – | |
|  avalca | Saf özellikler taşıyan – | |
|  avallaşmak | Aval duruma gelmek | |
|  avanak | Akılsız, aptal, bön (kimse) | sıfatisim | 
|  avane | yardakçı | |
|  avanos | (Erkek için, aşağılayıcı anlamda) Kocasına bağlı, sevgilisine sadık (kadın, kız) | isim | 
|  avans vermek | (Birisine) Yakın bir ilişki kurulacağı konusunda, davranışlarıyla umut vermek | deyim | 
|  avanta | Bir kimsenin emek vermeden sağladığı kazanç – Murathan Mungan | isim | 
|  avanta vurmak | Kolayca çıkar sağlamak | deyim | 
|  avanta yemek | Başkalarının emeğiyle sürdürülen bir işten çıkar sağlamak | deyim | 
|  avantacı | Asalak, çıkarcı; bir şeyi kolayca elde etmek isteyen (elde eden) kimse | isim | 
|  avantadan | Zahmetsizce, kolayca, bedava | zarf | 
|  avantalı | Yararlı, kârlı, avantajlı | sıfat | 
|  avara | avare | |
|  avara durmak (veya kalmak) | işsiz güçsüz olmak | |
|  avara kasnak | İşsiz güçsüz dolaşan kimse | |
|  avel | Aval | sıfatisim | 
|  avel avel | Aval aval | zarf | 
|  averta | Açık, serbest | sıfat | 
|  avil | Aval | sıfatisim | 
|  avisto | Görünce, görür görmez anlamında kullanılır | deyim | 
|  avizo | Gözcü, kollayıcı, haberci | isim | 
|  avlamak | Tuzağa düşürmek, kurnazlıkla kandırmak | |
|  avrat | kadın – | |
|  avtos | Aftos | isim | 
|  avucunu yalamak | umduğunu ele geçirememek – | |
|  avucunun içinde tutmak | bir kimseye istediğini yaptıracak güçte olmak | |
|  avucunun içine almak | bir kimseyi baskı ve etkisi altına almak | |
|  avurtlu | Çalım satan, yüksekten atan | |
|  ay ışığı | Bir tür uyuşturucu; pesoteye | deyim | 
|  ayağa kalkmak | telaşlanmak, telaşa kapılmak, heyecanlanmak – | |
|  ayağı almak | halay oyunlarında ayağı tempoya uydurmak | |
|  ayağı yerden kesilmek | çok mutlu olmak | |
|  ayağına çelme takmak | birinin işinde yükselmesine engel olmak | |
|  ayak | Hile, dümen – Ahmet Çakal | |
|  ayak almak | ayak, çalınan çalgıya uymak | |
|  ayak atmak | AYAK KOŞMAK, AYAK ÇIKMAK | deyim | 
|  ayak çıkmak | Hile yapmak | deyim | 
|  ayak divanı | Ayakta yapılan sohbet – | |
|  ayak koşmak | Hile yapmak | deyim | 
|  ayak oyunu | hile – | |
|  ayak teri | Hizmet için bir yere gönderilen kimseye verilen ücret; ayak kirası – Ercüment Ekrem Talu | |
|  ayak tutmak | mâni yarışmalarında karşısındakine uyması gereken uyağı vermek – | 
Üstünde durmamak, ilgilenmemek, adam yerine koymamak
anal ilişki
Daha önce Türkçeye yapılmış bir çeviriyi, dilini yer yer değiştirerek yeni bir çeviri gibi sunma; çeviri intihali, çeviri korsanlığı
aldatarak tuzağa düşürmek
Homoseksüel erkek
Erkeklik organı, penis.