| İfade | Anlam | Etiketler | 
|---|---|---|
|  sörf yapmak | zamanının önemli bir kısmını genel ağda çeşitli sayfaları dolaşarak geçirmek | |
|  sövüş | Hırsızlık. | isimsöğüş  | 
|  sövüşçü | Hırsız; yankesici. | isim | 
|  sövüşçülük | SÖVÜŞÇÜ'nün (bakınız) yaptığı iş; hırsızlık, soygunculuk, yankesicilik. | isim | 
|  sövüşlemek | Çalmak, soygunculuk etmek, yankesicilik yaparak birisinin eşyasını, parasını elde etmek. | fiil | 
|  sövüşlenmek | Hırsız ya da yankesici tarafından soyulmak, parası, değerli eşyası çalınmak. | fiil | 
|  söylemek | Herhangi bir şeyi bildirmek, anlatmak, demek istemek, hatırlatmak – | |
|  söz dalaşı | Karşılıklı söz söyleme, sözle saldırma; polemik | |
|  söz düellosu | İki kişi arasında sözle yapılan tartışma; söz yarışı | |
|  söz ebesi | laf ebesi | |
|  söz ehli | Konuşması istekle, zevkle dinlenen (kimse) | |
|  söz sahibi | Bir konuda bilgisi veya yetkisi olan (kimse) | |
|  sözgötürmez | sugötürmez | |
|  sözüne sahip | Söylediğini yerine getiren, sözünü tutan | |
|  sözünübilmez | patavatsız | |
|  spali | isimsipali  | |
|  spari | isimsipali  | |
|  spid | Uyuşturucu nitelikte ilaç, özellikle amfetamin. | isim | 
|  spor toto | Kalçalar, kıç. | deyim | 
|  statik | Gelişme, ilerleme göstermeyen | |
|  stefan | isimistefan  | |
|  stepne | isimistepne  | |
|  stereotip | Basmakalıp olan (düşünce) | |
|  steryo | isimisteryo  | |
|  stil | iyi, hoş, gösterişli kimse. | sıfat | 
|  su almak | bozukluk, yozlaşma başlamak – | |
|  su dökmek | küçük abdest bozmak – | |
|  su kaçırmak | baş ağrıtmak, can sıkmak | |
|  su koymak | deyimsu koyuvermek  | |
|  su koyuvermek | sözünde durmamak, cıvıtmak – | |
|  su pişirmek | Cinsel ilişkide bulunmak. | deyim | 
|  su salıvermek | eş anlamlı SU KOYUVERMEK: | deyim | 
|  su yolu | Cadde, anayol. | deyim | 
|  su yolunda yatmak | (Yankesici) Caddede, anayolda çalışmak. | deyim | 
|  subiş | Çocuk; küçük yaştaki kimse; yeniyetme. | isimsübüş  | 
|  sucuk | Zengin, kalantor, paralı kişi. | isim | 
|  sugötürmez | Başka bir yoruma elverişli olmayan, kesin; sözgötürmez – | |
|  sulak yerde büyümek | (insan) Çok uzun boylu olmak. | deyim | 
|  sulamak | Para ödemek, vermek, harcamak | fiil | 
|  sulanmak | İmrendiğini açığa vurmak | fiil | 
|  sulantı | Sulanma. (bakınız SULANMAK.) | isim | 
|  sulfata | Kinin sülfatı ve genel olarak kinin tuzu – | |
|  sulp | Döl, nesil, zürriyet – | |
|  sultan | Belli bir alanda en üst düzeyde olanlar için kullanılan bir söz | |
|  sultani tembel | Tembel, iş görmekten hoşlanmayan – | |
|  sultani tembellik | Sultani tembel olma durumu – | |
|  sultanlık | Rahat yaşama durumu | |
|  sulu | içki | |
|  sulu banka | Fuhuş yapan kadın; gezgin fahişe. | deyim | 
|  sulu göz | sulu gözlü | 
Üstünde durmamak, ilgilenmemek, adam yerine koymamak
anal ilişki
Daha önce Türkçeye yapılmış bir çeviriyi, dilini yer yer değiştirerek yeni bir çeviri gibi sunma; çeviri intihali, çeviri korsanlığı
aldatarak tuzağa düşürmek
Homoseksüel erkek
Erkeklik organı, penis.