| İfade | Anlam | Etiketler | 
|---|---|---|
|  peçiz | Ev, hane, konut | |
|  peçiz etmek | Eve gitmek | deyim | 
|  pedaki | Çocuk, küçük çocuk, yavru | isim | 
|  pejo | Fransız frankı | isim | 
|  pek | Hızlı olarak | |
|  pek gözlü | Yılmaz, yürekli, gözü pek (kimse) | |
|  pek yürekli | Acıması olmayan, yüreksiz, merhametsiz (kimse) | |
|  pek yüzlü | Karşısındakilerin kırılacağını bildiği hâlde duygularını veya isteklerini söylemekten çekinmeyen (kimse) | |
|  pekişmek | Güçlenmek, artmak, çoğalmak, kuvvetlenmek | |
|  pekleşmek | Güçlenmek, sağlamlaşmak – | |
|  pekleştirmek | Güçlenmesini sağlamak – | |
|  pekmez | Kan – | isim | 
|  pekmez dökmek | Kavgada, dövüşte, kan akıtmak | deyim | 
|  peliz | Alay, alay etme | isimpiliz  | 
|  peliz kesmek | Alay etmek | deyim | 
|  pelo | Erbezi, husye, taşak | isim | 
|  peluz etmek | Açıklamak; çevirmek, tercüme etmek | deyim | 
|  pembe | Eski. Bin liralık kâğıt para | isim | 
|  pencidü atmak | Yalan söylemek; palavra atmak | deyim | 
|  pençeci | Yankesici, beş parmağını da iyi kullanan yankesici | isim | 
|  pendifrank | Şamar, tokat. Beş parmak | isim | 
|  penislemek | ||
|  peniz | Karagözcü argosunda söz vermek mânâsında kullanılan bir kelime | isimkiriz  | 
|  peniz alıkmak | Söz söylemek, konuşmak; sohbet etmek | deyim | 
|  peniz atmak | Laf atmak, sözle sataşmak; sarkıntılık etmek | deyim | 
|  peniz attırmak | Durup dururken olmayacak bir laf söylemek; konuşmaya aykırı bir söz etmek | deyim | 
|  peniz etmek | Konuşmak, söylemek, laf etmek | deyim | 
|  penizlemek | Konuşmak, söylemek, (bir söze) karşılık vermek | fiilsiklemek  | 
|  penizleşmek | Konuşmak, söylemek; söyleşmek | fiil | 
|  perçinlemek | (Erkek) Cinsel ilişkide bulunmak; düzmek | fiil | 
|  perdah | (Olumsuz anlamda) Parlak, iç burkucu söz | isim | 
|  perdahçı | Birini asılsız sözlerle kandırmaya çalışan kimse | isimperdah  | 
|  perdahlamak | Birini asılsız sözlerle kandırmaya çalışmak | fiil | 
|  perde | Doğruyu görmeye engel olan şey | |
|  perde inmek | gözde katarakt olmak | |
|  perdeci | Hırsız, yankesici işini yaparken, onun görülmesini engellemek için önünde duran kimse | isim | 
|  perdelemek | Bir durumun, bir olayın anlaşılmasına engel olmak, gizlemek – | |
|  perdeli | duvaklı | |
|  perdesiz | Utanmaz, hayâsız | |
|  perdesizlik | Utanmazlık, hayâsızlık | |
|  pergel | Bacaklar, ayaklar | isim | 
|  pergelleri açmak | uzun adımlarla ve hızlı hızlı yürümek – | |
|  perli | Muhabbet tellalı, pezevenk | isim | 
|  pervaz etmek | (Uyuşturucu madde kullanan kimse) İyice kendinden geçmek, "UÇUŞ"a geçmek | deyimuçuş  | 
|  pestenkerani | saçma – | |
|  pestil | Hasta | sıfatisim | 
|  pestil atmak | Yalan söylemek, uydurmak | deyim | 
|  pestilci | Yalancı (kimse) | sıfatisim | 
|  peşelei | Durum, aşama | |
|  peşinden yürümek | bir kimseye her konuda uymak | 
Üstünde durmamak, ilgilenmemek, adam yerine koymamak
anal ilişki
Daha önce Türkçeye yapılmış bir çeviriyi, dilini yer yer değiştirerek yeni bir çeviri gibi sunma; çeviri intihali, çeviri korsanlığı
aldatarak tuzağa düşürmek
Homoseksüel erkek
Erkeklik organı, penis.