| İfade | Anlam | Etiketler | 
|---|---|---|
|  okuntu | Küçük armağanlarla yapılan düğün çağrısı | |
|  okutmak | Satarak elinden çıkarmak – Sait Faik Abasıyanık | fiilkokutmak  | 
|  okuyucu | Düğüne çağrı yapan kimse | |
|  olçum | Hekimlik taslayan kimse | |
|  oldu olacak, kırıldı nacak | "her şey olup bitti, iş işten geçti" anlamında kullanılan bir söz | |
|  oldurmak | Olması imkânsız görünen şeyleri gerçekleştirmek | |
|  olgun | Tamamlanmış, iyice işlenmiş (yazı, düşünce vb.); yetkin | |
|  olgunlaşmak | İnsanın bilgi, görgü ve hoşgörüsü gereği kadar gelişmiş olmak; tekemmül etmek – | |
|  olgunluk | İnsanların bilgi, görgü ve hoşgörü bakımından gereği kadar gelişmiş olma durumu; kâmillik, tamlık, yetkinlik, kemal – | |
|  olmak | Sarhoş olmak | |
|  olmamış | Bilgi, görgü ve hoşgörü bakımından gereği kadar gelişmemiş (kimse) | |
|  olmuş | Bilgi, görgü ve hoşgörü bakımından gelişmiş (kimse) | |
|  olta | Hile, düzen, oyun, yem – | |
|  olta atmak | tuzak kurmak | |
|  oltaya düşmek | hileyle karşı karşıya kalmak – | |
|  oltaya gelmek | aldatılmak | |
|  oltaya takılmak | tuzağa düşmek | |
|  oltayı yutmak | aldanmak | |
|  oluk oluk | Pek çok – | |
|  olumsuz | Davranışları beğenilmeyen, yıkıcı düşünceleri olan, zararlı (kimse) | |
|  oluzlamak | Olmak, oluvermek | fiil | 
|  oma | kalça kemiği | |
|  omca | Kalça kemiğinin bir bölümü | |
|  omurga | belkemiği | |
|  omurgalı | Dirayetli, ilkeli | |
|  omurgasız | Düşüncelerini çıkarları doğrultusunda değiştirebilen, ilkesiz | |
|  omuz atmak (veya vurmak) | sataşmak amacıyla bir kimsenin omzuna vurmak | |
|  omuz başı | yanı başı – | |
|  omuz omuza | Dayanışma içinde, birlikte – | |
|  omuz vermek | destek olmak – | |
|  omuz vurmak | Sataşmak | deyim | 
|  omuzlamak | Alıp götürmek, sırtlayıp kaçırmak, aşırmak | fiil | 
|  omuzluk | çiğindirik | |
|  on ikiler | XIX. yüzyıl sonlarıyla XX. yüzyıl başlarında İstanbul'da ünlenmiş on iki kabadayı | deyim | 
|  on kuruş | Polis | deyim | 
|  on para | Çok az (para) | |
|  on sekiz | Bir kızın, bir kadının hemen yakını, yanı başı | deyim | 
|  on sekize girmek | Bir kadına, bir kıza çok yaklaşmak. Özellikle kamu taşıtlarında sarkıntılık edenler için kullanılır | deyim | 
|  onarmak | İşlenen bir kusuru, yapılan bir yanlışlığı giderecek veya önleyecek davranışlarda bulunmak | |
|  ondan artan bana girsin | Birisinin yaşça küçük ya da deneyimsiz görünmekle birlikte, erkeklerle cinsel ilişkiye rahatça girdiğini ileri sürmek için kullanılır | deyim | 
|  onluk | On üzerinden tam not alan | |
|  onun bunun çocuğu | Piç, babası belirsiz, çocuk anlamında kullanılır | deyim | 
|  onunki | Üçüncü kişinin karısından veya kocasından söz ederken kullanılan söz | |
|  orain | Eroin | isim | 
|  oralet | Ağız yoluyla sevişme, oral seks | isimticari marka | 
|  organizatör | Muhabbet tellalı, pezevenk | isim | 
|  ormana | Kaba saba hareketler yapan bir kimseye, dolaylı yoldan ("ayı" demek için) hakaret etmede kullanılır | deyim | 
|  ormancı | Kaba, görgüsüz kimse | |
|  ormanlamak | Çalmak, aşırmak | fiil | 
|  ormantik | Duygusal. Romantik | sıfat | 
Üstünde durmamak, ilgilenmemek, adam yerine koymamak
anal ilişki
Daha önce Türkçeye yapılmış bir çeviriyi, dilini yer yer değiştirerek yeni bir çeviri gibi sunma; çeviri intihali, çeviri korsanlığı
aldatarak tuzağa düşürmek
Homoseksüel erkek
Erkeklik organı, penis.