İfade | Anlam | Etiketler |
---|---|---|
kaş | Bıyık | isimeski |
kaşalot | Aptal, budala | sıfatisim |
kaşalotzade | Doğuştan salak, soydan aptal, bön oğlu bön | isimkaşalot |
kaşar | Bir konuda, bir iş ya da edimde deneyimli, usta – Hulûsi Kodaman | |
kaşarlanmak | Hoşa gitmeyen bir davranışa veya bir işe alışarak rahatsızlık duymaz hâle gelmek – | fiil |
kaşarlı | Hoşa gitmeyen bir harekete veya bir işe alışarak artık ondan üzüntü duymayan | |
kaşımak | Bir olay, çalışma, söz vb.nin sıkıntı verecek yanlarını öne çıkarmak | |
kaşıntı tozu | Davranışları, tipi vb. nedeniyle, başkalarını rahatsız eden, kendisinden hoşlanılmayan kimse | deyim |
kaşkariko | Oyun, dolap, düzen | isim |
kaşkariko atmak | ||
kaşkariko oynamak | (Birisine) Hile yapmak; KAŞKARİKO (bakınız) ile davranmak | deyim |
kaşkarikocu | KAŞKARİKO (bakınız) yapan kimse | isim |
kaşkaval | Aptal, sersem | sıfatisim |
kaşkaval yemek | Beklenmedik anda güç bir durumla karşılaşıp üstesinden gelememek | deyim |
kaşkavallık | Bönlük, salaklık, kavrayışı kıt olma | isim |
kaşmer | Kaşları burnunun üzerinde birleşen kimse; tekkaş | isimkaşmerdikoz |
kaşmerdikoz | Az rastlanır çirkinlikte, garip, tuhaf (kimse) | sıfatisimeski |
katakofti | Külhanbeylik, kabadayılık. -Kabadayıca davranış, söz | isim |
katakofti atmak | Yalan söylemek, uydurmak | deyim |
katakulli | Yalan dolan, oyun, tuzak, düzen – | isim |
katakulli çevirmek | Hile yapmak; dalavere düzenlemek | deyim |
katakulli okumak | Aldatıcı konuşmak, yalan söylemek | deyim |
katakulli yapmak | eş anlamlı KATAKULLİ ÇEVİRMEK | deyim |
katakulliye gelmek | Hileye aldanmak, dalavereye kanmak; tuzağa düşmek. KATAKULLİYE DÜŞMEK biçiminde de kullanılır | deyim |
katakulliye getirmek | (Birisini) Kandırmak, hile yaparak aldatmak, oyuna getirmek | deyim |
katalavengos | 'Anladın mı? Anlaşıldı mı?' anlamında kullanılır | |
katalavis | 'Anladın mı?' anlamında kullanılır; söylenen kişiye karşı alay ifadesi taşır | deyimasgısar |
katı | Hoşgörüsüz, acımasız, merhametsiz, zalim olan | |
katıklamak | Katık etmek | |
katıksız | Belli bir yerden, belli bir soydan gelen – Yusuf Ziya Ortaç | |
katılaşmak | İz bırakmak, belirgin duruma gelmek – | |
katılık | Acımasız, duygusuz olma durumu – | |
katılmak | Hak vermek – | |
katır sidiği | Bira. AT SİDİĞİ de denir | deyim |
katır tohumu | 'inatçı, duyarsız' anlamlarında bir aşağılama sözü olarak kullanılır | deyim |
katkı | Düğün günü davetlilerin öğleye kadar gönderdikleri armağan | |
katkısız | Niteliği hiçbir etki ile değişmeyen, tam, bozulmamış | |
katlama | Mayasız hamurdan yapılan, peynirli veya peynirsiz pide; yufka | |
katlamacı | Bir tür dolandırıcı; özellikle, bozuk para verme rolü yapar, kâğıt para destesinde birkaç banknotu iki katlı tutup bu banknotları iki kez sayarak dolandırır | isim |
katlamak | Dövmek | fiilhavada katlamak |
katlanmak | Hoş olmayan bir duruma, güç şartlara dayanmak, tahammül etmek – | |
katma | Kıldan veya yünden yapılmış ip | |
katmak | Döllenmeyi sağlamak için erkek hayvanı dişinin yanına salmak | |
katmandu'dan gelmek | Gecikmek, çok gecikmek | deyim |
katmer kaldırmak | karışıklık çıkarmak | |
katmerleşmek | Çoğalmak, artmak – | |
kavak | Çok uzun boylu (kimse); yapısı ince, boyu uzun (kimse) | sıfatisim |
kaval | Görgüsüz, kaba saba kimse | sıfatisim |
kavallamak | Sürekli konuşarak, hep aynı davranışlarda bulunarak (birisinin) canını sıkmak | fiil |
kavalye | Kibar erkek |