| İfade | Anlam | Etiketler | 
|---|---|---|
|  kilitlemek | Sıkıca tutmak – Attilâ İlhan | |
|  kilitlenmek | Fiziksel, ruhsal vb. nedenlerle hareket edemez, kıpırdayamaz duruma gelmek – Ömer Seyfettin | |
|  kilitsiz küreksiz | Açık, kilitlenmemiş | |
|  kilo almak | Gülmek, kahkaha atmak | deyim | 
|  kilometre açmak | (Şoför) Hazırdan yemek; önceden kazandığını, çalışmayı sürdürmeden harcamak | deyim | 
|  kilometre doldurmak | (Şoför) Boşa zaman harcamak; müşteri bulamadan turlamak | deyim | 
|  kilometre koymak | (Esnaf) Bir malın girdisini, maliyetini yüksek göstermek | deyim | 
|  kilometre taşı | Önemli bir durumu belirleyen, üzerinde durulması gereken nokta | |
|  kim | 'Sus!' anlamında söylenir | emir kipi | 
|  kim ipler yalova kaymakamını | 'O kimseye önem, değer verilir mi? İtibar gösterilir mi? (Gösterilmez.)' anlamında söylenir | deyim | 
|  kim siker | 'Kim önem verir, kim uyar, kimse aldırmaz' anlamında söylenir. Kim sallar, kim şeyeder, kim şaapar, kim takar gibi hafifletilmiş biçimleri de kullanılır | deyim | 
|  kimin siki kimin götünde | Karışık, kolayca anlaşılamayan ilişkileri belirtmek için kullanılır. Kimin eli kimin cebinde gibi, kimin eli kimin şeyinde gibi hafifletilmiş biçimleri de vardır | deyim | 
|  kiminle dans ediyorsun | Karşısındaki insanın niteliklerini bilmeden davranan, üstten bakan, haddini bilmeyen kimselere karşı söylenir | deyim | 
|  kinin | eski. Acı yiyecek ya da içecek | isim | 
|  kip | Uygun, tıpatıp gelen | |
|  kip gelmek | tıpatıp, uygun gelmek | |
|  kiras etmek | Yollamak, göndermek | deyim | 
|  kireç | Eroin | isim | 
|  kiremit aktarmak | (Erkek) Cinsel ilişkide bulunmak; düzmek | deyim | 
|  kirişi almak | eş anlamlı kirişi kırmak | deyim | 
|  kirişi kırmak | bulunduğu yerden ayrılmak, kaçıp gitmek – | |
|  kiriz | eski. eş anlamlı keriz ('eğlence' anlamında) | isim | 
|  kiriz etmek | eş anlamlı keriz atmak, keriz etmek | deyim | 
|  kirizci | Çalgıcı | isim | 
|  kirme | ||
|  kirpi kürkü giydirmek | (Birisini) Güç duruma sokmak | deyim | 
|  kit | Burun | isim | 
|  kitaksi | 'Şuna bak, hale bak' anlamlarında söylenir | ek | 
|  kitaksi etmek | Bakmak, gözlemek; izlemek | deyim | 
|  kitap gibi | (Kadın için) Yüzüyle vücuduyla çok güzel, önden ve arkadan çok güzel görünen; dolgun ve biçimli – | |
|  kitap kurdu | Çok kitap okuyan, toplayan ve kitaplarla uğraşan kimse – | |
|  kitapsız | Zalim, insafsız olan (kimse) | |
|  kitlemek | (Tavla, iskambil gibi oyunlarda) Yenmek | fiil | 
|  klark çekmek | (Erkek için) Bir kadın ya da kıza, ilgi duyduğu halde ters davranmak, yüz vermemek – | |
|  klarnet | Erkeklik organı, (özellikle fellasyoda) penis, kamış | isim | 
|  klarnet çalmak | Erkeklik organına fellasyo yapmak | deyim | 
|  klarnet üflemek | Erkeklik organına fellasyo yapmak | deyim | 
|  klarnetçi | Klarnet çalmayı (bakınız KLARNET ÇALMAK), fellasyoyu iyi uygulayan, bu tür sevişmekten hoşlanan kimse | isim | 
|  klefti | ||
|  kleopatra | Yüz lira; yüz liralık banknot | isim | 
|  kobay | Deney konusu | |
|  kobra | Kıt notlu öğretmen; acımasız erkek öğretmen | isim | 
|  koca | Büyük, ulu olan | |
|  koca bebek | Yaşından daha küçük davranışlar gösteren kimse | |
|  kocabaş | şeker pancarı | |
|  kocakarı | anne | |
|  kocakarı masalı | Anlamsız, gerçekle ilgisi olmayan sözler – | |
|  kocakarılık | Aksi, suratsız, geçimsiz, yaşlı bir kadın gibi olma | |
|  koçak | yürekli | |
|  koçan | Tapu senedi – | isimeski | 
Üstünde durmamak, ilgilenmemek, adam yerine koymamak
anal ilişki
Daha önce Türkçeye yapılmış bir çeviriyi, dilini yer yer değiştirerek yeni bir çeviri gibi sunma; çeviri intihali, çeviri korsanlığı
aldatarak tuzağa düşürmek
Homoseksüel erkek
Erkeklik organı, penis.