| İfade | Anlam | Etiketler | 
|---|---|---|
|  kıristal lamba | Güzel, gergin meme | deyim | 
|  kıristali çizdirmek | Çıldırmak; delirmek; ussal dengesini yitirmek | deyim | 
|  kırk ambar | Değişik birçok sigara izmaritinin tütünü karıştırılarak elde edilmiş tütün | deyim | 
|  kırk para | Çok az para | |
|  kırk yıldır patriğin eşeğini sikmek | Çok tecrübeli, görmüş geçirmiş, külyutmaz olmak | deyim | 
|  kırkambar | Birçok konuda bilgisi olan kimse | |
|  kırkayak | Tren; tren katarı | isim | 
|  kırkyılda bir | Çok seyrek olarak | |
|  kırlangıç geçme | Üçlü cinsel birleşme; bir kadınla birleşme durumundaki erkekle, başka bir erkeğin anal ilişkide bulunması | deyim | 
|  kırmak | Kaçmak, uzaklaşmak | |
|  kırmızı | Aybaşı, âdet durumundaki (kız, kadın) | sıfatisim | 
|  kırmızı başlı istasyon şefi | Erkeklik organı, penis | deyim | 
|  kırmızı çıkmak | (Gelin) Gerdek gecesinde kızlık zarı giderildiği için kanaması olmak; bekâreti bozulmak | deyim | 
|  kırmızı çizgi | Belli bir konuda taraflar arasında kabul edilebilir son nokta | |
|  kırmızı çorap | Eşcinsel erkek; edilgin eşcinsel erkek | deyim | 
|  kırmızı fener | Genelev. Randevu evi | deyim | 
|  kırmızı kart görmek | ciddi bir biçimde uyarılmak | |
|  kırmızı kart göstermek | ciddi bir biçimde uyarmak | |
|  kırmızı kuş | Barbitürat cinsi bir tür uyuşturucu | deyim | 
|  kırmızı yaka | Polis | deyim | 
|  kırmızıfener | genelev | |
|  kıro | Terbiye almamış, eğitimsiz, kaba saba (kimse) | sıfatisim | 
|  kırpık | Köşeleri yuvarlatılmış tavla, barbut zarı | isim | 
|  kırpılmak | Parası alınmak | fiil | 
|  kırpmak | Göz kapaklarını açıp kapamak; kıpmak – Ömer Seyfettin | fiilgöz kırpmak  | 
|  kırro | ||
|  kırt | 'Keserim, kesip öldürürüm; kesildi, öldü' gibi anlamlarda kullanılır | ünlem | 
|  kırtıpıl | (İnsan için) Zavallı, kılığı kıyafeti uyumsuz; saçı sakalı birbirine karışmış | sıfat | 
|  kırzo | Kaba saba, görgüsüz, taşralı (kimse) | sıfatisim | 
|  kısa kes aydın havası olsun | "sözü gereksiz yere uzatma" anlamında kullanılan bir söz | |
|  kısa yoldan | Uzatmadan, süreyi geçirmeden | |
|  kısılmak | Kaçıp kurtulma yolu kalmamak | |
|  kısır | Verimsiz, yararsız, sonuçsuz olan | |
|  kısır döngü | Aynı olumsuz sonucu veren, çözüm getirmeyen durumların tekrarlanması, sürdürülmesi – | |
|  kısırganmak | Esirgeyip bir şeyi vermekten çekinmek | |
|  kısıtlamak | Sınırlamak, daraltmak | |
|  kıskanmak | Yerinde olmayı istemek, imrenmek | |
|  kısmak | Verilen hak ve özgürlüklerin sınırını daraltmak | |
|  kısmet kapısı | Gelir sağlayan yer | |
|  kıstırmak | Kaçamayacak bir duruma getirmek; sıkıştırmak | |
|  kış | Çok soğuk hava | |
|  kış uykusu | Durgunluk, hareketsizlik dönemi – | |
|  kışçı | İşleyeceği ya da işlediği suçu, kış mevsimini hapishanede geçirmek üzere ayarlayan kimse; kış mevsimlerini hapishanede geçirmeyi âdet edinmiş suçlu – | isimalkışçı  | 
|  kışkışlamak | uzaklaştırmak | |
|  kışla | Koyun ve keçi sürülerinin gecelediği veya kışın barındığı kapalı ağıl | |
|  kışlak | Kışın barınılan yer | |
|  kışlamak | Kuş ve kümes hayvanlarını ürkütmek | fiilkışkışlamak  | 
|  kışlatmak | Musallat etmek | fiil | 
|  kışri | yüzeysel – | |
|  kıtır | yalan | 
Üstünde durmamak, ilgilenmemek, adam yerine koymamak
anal ilişki
Daha önce Türkçeye yapılmış bir çeviriyi, dilini yer yer değiştirerek yeni bir çeviri gibi sunma; çeviri intihali, çeviri korsanlığı
aldatarak tuzağa düşürmek
Homoseksüel erkek
Erkeklik organı, penis.