İfade | Anlam | Etiketler |
---|---|---|
hamtirik | Kabasaba ama sevimli (kimse) | sıfatisim |
hamur | Öz, asıl, maya | |
hamza | Gammaz, muhbir | isim |
hanay | İki ve daha çok katlı ev | |
handavallı | ||
hanek | Söz, konuşma – | |
hanım amca | Orta yaşlı kimselere (özellikle erkeklere) alaycı bir hitap biçimi | deyim |
hanım evladı | Olağandan daha terbiyeli çocuk, genç, muhallebi çocuğu | deyimhanımağa |
hanımağa | Hâl ve tavırlarıyla ağır başlı ve güçlü, işinde gücünde, becerikli kadın – | |
hanife | Asık suratlı kimse | isim |
haniş | Cinsel ilişki | isimeski |
hanot | ||
hanteriş | Esrar, içilen esrar | isim |
hanut | Özellikle turist kafilelerini alışveriş etmeleri için belirli dükkânlara götürme işinden alınan yüzde | |
hanutçu | Hanut karşılığında turistleri belirli dükkânlara götüren kimse | |
hanzo | Taşralı, kaba saba kimse – | isim |
hanzoluk | HANZO'nun davranışı; hanzo olma durumu | isim |
hap | Bir içimlik afyon | |
hap düşürmek | Uyuşturucu, uyarıcı hap içerek esrimek | deyim |
hap etmez | (Oyunda, kumarda) Deneyimli, hileye kanmaz, dikkatli kimseleri nitelemek için kullanılır | deyim |
hap yapmak | Burnunu karıştırmak; burnunu karıştırarak sümüğüyle oynamak | deyim |
hapapah | ||
hapapana | ||
hapapanacı | ||
hapaz | avuç | isimhapazlamacı |
hapazlamacı | Yasal olmayan yoldan kazanç elde eden kimse | |
hapazlamak | Yemek | fiil |
hapçı | Uyuşturucu madde özelliği taşıyan haplara düşkün olan kimse | sıfatisim |
hapçılık | HAPÇI olma durumu; hapçının edimi | isim |
hapı yutmak | kötü bir duruma düşmek – | |
hapini | (Hapçı için) Uyuşturucu, uyarıcı, hap biçiminde ilaç | isim |
hapishane kaçkını | Kılık kıyafetine dikkat etmeyen, bakımsız, perişan (kimse) – Yakup Kadri Karaosmanoğlu | |
haplanmak | Uyuşturucu özelliği olan hap içmiş olmak – | fiil |
hapsetmek | Bir kimseyi veya bir şeyi boşu boşuna tutmak, alıkoymak | |
haraç yemek | Başkalarının sırtından geçinmek; hak etmediği çıkarlar sağlayarak geçinmek | deyim |
haraç yemek (veya almak) | başkasının sırtından geçinmek, hak etmediği çıkarlar sağlayarak geçinmek | |
haram lokma | Dinin kurallarına veya toplumun geleneklerine aykırı olarak elde edilen şey | |
haram para | Hak edilmemiş biçimde, özellikle yasa dışı yollardan kazanılan para – | |
haramzade | orospu çocuğu | |
harap | Çok yorgun | |
haraşo | Rus kadını | isim |
haraza | Çekişme, kavga | isim |
haraza almak | (Esnaf, bir diğer esnaftan) Kâr almak, belirli bir bilgi verme karşılığı alışverişten pay almak | deyim |
haraza çıkarmak | HARAZA meydana gelmek | deyim |
harbi | Doğru sözlü, mert – Ahmet Ümit | |
harbi keriz mantar yemez | "Doğru yapılan iş, hile götürmez; iyi işte dalavere olmaz; kumarda hile yapılmaz" anlamında kullanılır | deyim |
harbi staf | İyi nitelikli, hilesiz uyuşturucu | deyim |
harbi zar | Tavla zarı; hilesiz, civâsız, "doktorlu" olmayan zar | deyim |
harbici | Doğrucu, hile yapmayan (kimse) | sıfat |
harbiden | gerçekten – | zarf |