| İfade | Anlam | Etiketler | 
|---|---|---|
|  derinleşmek | Bir konuda köklü, sağlam bilgi edinmek, bilgisini genişletmek | |
|  derinlik | Bir konunun veya durumun özü – Selim İleri | |
|  derinti | toplantı | |
|  derisini yüzmek | birinin bütün varlığını elinden almak | |
|  deriyi tuzlamak | ölmek | deyim | 
|  derlemek | öğrenci küçük kağıt parçalarına kopya hazırlamak | fiildergilemek  | 
|  derman | uyuşturucu madde, özellikle esrar | isim | 
|  ders | Bir olayın bellekte bıraktığı öğretici iz – | |
|  ders almak | bir olaydan deneyim kazanmak, ibret almak – | |
|  dert | Sızlanma ile karışık dilek | |
|  dert derdi düzmek | birçok ve hepsi birbirinden beter sorunla aynı süre içinde karşılaşmak | deyim | 
|  dert küpü | Sorunları, sıkıntıları çok olan kimse | |
|  dert ortağı | Aynı derdin sıkıntısı içinde bulunanlardan her biri – Refik Halit Karay | |
|  dert sahibi | Üzüntüsü, sorunu olan | |
|  derviş | esrar vb. uyuşturucuların satıldığı kahvehanenin müşterisi, müdavimi | isimtekke  | 
|  derya | Bilgili kimse | |
|  deryadil | Her şeyi hoş gören, çok sabırlı | |
|  despinis | bayan; genç bayan; kız | isimaftos  | 
|  deste kaçkını | giyimi güzelce, ama bulunduğu yere ya da kendisine yakışmayan kimse | deyim | 
|  desteklemek | Bir kimse veya kuruluşa yardım sağlamak | |
|  desteksiz atmak | abartılı konuşmak, yalan söylemek | |
|  destelemek | birinin yakasına yapışmak | fiil | 
|  deşâ | çekil, git, uzaklaş anlamında kullanılır | emir kipi | 
|  deşelemek | araştırmak – | |
|  deşmek | Bir sorunun üzerinde yeniden durmak, hatırlatmak, kurcalamak – | |
|  dev | Çok büyük, çok önemli | |
|  dev anası | İri yarı kadın | |
|  devamsız | Uygunsuz davranışlarda bulunan | |
|  devamsızlık | Uygunsuz davranışlarda bulunma | |
|  deve | iri yarı, uzun boylu adam | isim | 
|  deve edilmek | ||
|  deve güreşi | Genellikle denizde veya havuzda en az dört kişiyle oynanan, suda ayakta kalan iki kişinin omuzlarında duranların karşı takımdakileri suya devirmeye çalışmaları esasına dayanan bir tür eğlence | |
|  deve nalbanda bakar gibi | hiç görmediği, bilmediği bir şeye bakar gibi | |
|  deve olmak | bir nesne, özellikle para vb. ortadan kaybolmak; alınmak, çalınmak | deyim | 
|  deve yapmak | bir nesneyi, parayı vb. almak, ortadan kaybetmek, çalmak | deyim | 
|  deve yükü | Aşırı ölçüde, çok fazla – | |
|  deve yürekli | Çok korkak (kimse) | |
|  deveci | Çok sert ve kaba oynayan kimse | isimeski | 
|  develik | Özellikle Güneydoğu Anadolu'daki evlerin alt katında bulunan, develerin korunduğu veya bağlandığı bölüm | |
|  deveye binmek | esrar çekmek; esrar esrikliği içinde yükselme, sallanma duygusuna kapılmak | deyim | 
|  devirmek | Bir yönetim organının veya başkanının yönetim gücünü zorla elinden almak | |
|  devlan | hızla, çabucak, süratle | zarf | 
|  devleşmek | Aşırı bir gelişme göstermek – | |
|  devlet | Yüksek makam | |
|  devre | Ters, yanlış bir biçimde – | |
|  devrik | Darbe ile makamından indirilmiş | |
|  devrilmek | Başka bir şeye dönmek, değişmek – Yaman Koray | |
|  devriye gezmek | tombalacı vb. için müşteri bulmak amacıyla dolaşmak, tur atmak | deyim | 
|  deyyus | Karısının veya kendisine çok yakın bir kadının iffetsizliğine göz yuman (kimse) | |
|  dır av | para, lira | isimeski | 
Üstünde durmamak, ilgilenmemek, adam yerine koymamak
anal ilişki
Daha önce Türkçeye yapılmış bir çeviriyi, dilini yer yer değiştirerek yeni bir çeviri gibi sunma; çeviri intihali, çeviri korsanlığı
aldatarak tuzağa düşürmek
Homoseksüel erkek
Erkeklik organı, penis.