İfade | Anlam | Etiketler |
---|---|---|
anoş | çok sevilen birine hitap etmek için, "anam, canım" anlamında kullanılır | isimeski |
anot | Bkz. ANUT | |
anten | Düşünme yetisi, us | isim |
antifriz | İçki, alkollü içki | isim |
antika | Garip, şaşırtıcı (şey ya da kimse) – Osman Cemal Kaygılı | |
antikalaşmak | Tuhaflaşmak, yadırganacak bir duruma gelmek | |
antikalık | Yadırgatıcı ve tuhaf davranış – | |
antin | Orospu, fahişe | |
antin kuntin | “Gereksiz, yararsız, boş, saçma sapan, uyduruk, eften püften (söz, iş vb.)” anlamlarında kullanılan bir söz – | |
antinikukaz | Erkeklik organı, penis | isim |
antinlemek | Çalmak, aşırmak | fiileski |
anton | eş anlamlı ÂDEM BABA | |
antuman | Kötü | sıfateski |
anut | Komisyon; bir hizmet verme, bir çıkar sağlama karşılığı olarak alınan yüzde. (Özellikle turist kafilelerini belirli dükkânlara götürme, belirli lokantalara yöneltme karşılığı olarak ve müşteriden habersiz alınır.) | isim |
anutçu | Yüzdeci; anut karşılığında dükkân, lokanta, otel gibi yerlere müşteri götüren kimse, turist kılavuzu | isimanut |
anzarot | Alkollü içecek – | |
anzorot | Rakı | isim |
ao | ||
apandisitini almak | (Birisini) Karnından bıçaklamak | deyim |
apapana | Yiyecek | isim |
apapanacı | APAPANA'dan yararlanan kimse. | isim |
apapiso | Geriden gibi bir şey. (Apapisodan diye de söylenir.) | |
aparmak | Gizlice almak, alıp kaçmak – Haldun Taner | |
apaş | Külhanbeyi. | sıfatisim |
apaz | ||
apazlamak | ||
apeki | Rakı | isim |
apışık | Yorgun ve güçsüz olan | |
apiko | Hazır durumda olan | sıfatisim |
apis | Çok fazla ders çalışan, ezberci öğrenci; inekçi. | isim |
apop | Para. | isim |
aport etmek | Getirmek, kapıp getirmek | deyim |
aptal | Küçümseme ve azarlama bildiren bir seslenme sözü – | |
ara gazı | Birine yapması gereken bir işi daha iyi yapması için verilen teşvik | |
ara nağme | Sık sık söylenen söz veya açılan sorun | |
araba | Takunya. | isimeski |
araba yolu | Çok kolay, zahmetsiz iş. | deyim |
arabacı | Çöp toplayıcı, çöplükçü; çöp ayıklayarak geçinen kimse. | isim |
arabi gülmek | İşleri iyi gitmek, şansı gülmek | |
arabi kırık | ||
arabi uyanmak | İşleri iyi gitmeye başlamak, şansı gülmeye başlamak (özellikle oyunlarda, kumarda). | |
araç | Kişiler veya nesneler arasında bağlantı sağlayan şey; vasıta – | |
aradan sıyrılmak | çatışan gruplar arasındaki rekabetten yararlanarak öne çıkmak | |
araf | İki şey ortasında kalan yer veya durum – | |
arafta kalmak | iki arada kalmak, iki şey arasında tercih yapamamak – | |
arak | Araklamak işi | |
arak etmek | ||
arakçı | Araklayan, çalan (kimse) | isim |
araklamak | Küçük bir şeyi sahibi görmeden gizlice çalmak | fiil |
araklanmak | Araklama eylemine konu olmak. | fiil |