İfade | Anlam | Etiketler |
---|---|---|
yaldızlı | Aldatan, göz boyayan | |
yaldızsız | Aldatmayan, göz boyamayan | |
yalın | Kınından çıkmış – | |
yalın kat | Sağlam olmayan, dayanıksız olan – Reşat Nuri Güntekin | |
yalın kılıç | tek başına – | |
yallı | fahişe, orospu | |
yalova kaymakamı | bakınız kim ipler yalova kaymakamını | |
yalpa attırmak | kırıtmak; kalçalarını abartılı biçimde sağa sola sallamak | deyim |
yalpalamak | Kararsızlık içinde kalarak ne yapacağını bilmemek – | |
yamamak | İstenmeyen şeyi birine mal etmek | |
yamuk | Sözünden dönen, yanlışlık yapan (kimse) – Ahmet Ümit | |
yamuk yapmak | kural dışı, ahlâk dışı davranmak | deyim |
yamukçu | kural dışı, ahlâk dışı davranışları olan (kimse), hilekâr | sıfatisim |
yamulmak | çok beğenmek; çok beğendiğini belli etmek, ağzının suyu akmak | fiil |
yamultmak | (birisini) yoğun biçimde etkilemek. kendisine hayran etmek | fiil |
yamyam | adi hırsız | isim |
yan | İstekleri karşıt olan iki kişiden veya topluluktan biri | |
yan bakış | Ters bakma | |
yan çizmek | bir işten kaçmak – | |
yan gelmek | 'hayret, şaşılacak şey' anlamında kullanılır | deyim |
yan pala zeydün | birinin, yeni bir durum karşısında ne yapacağını kestiremeyerek şaşkınlık geçirdiğini anlatmak için kullanılan bir söz – | |
yan sallamak | önem vermemek, ilgilenmemek, aldırış etmemek | deyim |
yanal | Alaca, iki renkli – | |
yanardöner | Daldan dala atlanan, konudan konuya geçilen – Attilâ İlhan | |
yanaşmak | Karışmak, ilgilenmek, istek göstermek – | |
yanaz | Ters, huysuz (kimse) | |
yanbolu | ahmak, bön kimse | isim |
yandan çarklı | Bir yanına eğilerek yürüyen | deyim |
yandan fırlama | 'piç, anadan doğma hergele, her tür kötülüğe eğilimli' anlamlarında kullanılır | deyim |
yandan yaralama | (erkek) cinsel ilişkide bulunma, düzme | deyim |
yandırmak | eski. vermek | fiil |
yangın | Tutkunun verdiği coşkunluk | sıfatyangın yeri |
yangın söndürme makinesi | her önüne gelen erkekle düşüp kalkan kadın. fahişe, müptezel fahişe | deyim |
yangın yeri | Karmakarışık ve dağınık yer | |
yangına gelmek | kandırırılarak hata edip işleri tam anlamıyla karıştırmak | deyim |
yanık | Bıkkın, üzüntülü, dertli olan | |
yanılmak | sürçmek | |
yankı | Bir olayın çevrede uyandırdığı duygu, düşünce veya tepki; akis, aksülamel, inikâs – | |
yanlamak | Çalışıp yorulmadan başka birisinden geçinmek – | |
yanmak | Çok üzülmek | |
yanpalamak | yanaşmak, yaklaşmak | fiil |
yansılamak | Birinin söylediklerini, yaptıklarını alay ederek tekrarlamak – | |
yansımak | Anlaşılmak, belli olmak | |
yansıtmak | Dış görünüş, davranış vb. hakkında duygu ve düşünceleri belli etmek – Lâtife Tekin | |
yapa | bıyık | isim |
yapı taşı | esas | |
yapılmak | Gerçekleştirilmek, ortaya çıkarılmak; çıkmak | fiil |
yapındırmak | içki içmek; az az içki içmek | fiil |
yapıp etmek | yapmak | |
yapışak | Arsız, sırnaşık kimse |