İfade | Anlam | Etiketler |
---|---|---|
mor | eski. Elli liralık kâğıt para. Bin liralık banknot | isimmenekşe |
mor etmek | Utandırmak, utanılacak duruma sokmak | deyim |
mor olmak | Mahçup olmak; utanç verici bir duruma düşmek | deyim |
morfin atmak | İmalı konuşmak, laf dokundurmak | deyim |
morfin koymak | (Öğrenci) Öğretmeni aldatmak | deyim |
morfinlemek | Kışkırtmak; jurnal ederek, gammazlayarak kışkırtmak | fiil |
mort | Ölü, ölmüş (kimse) | sıfatisim |
mort etmek | Öldürmek | deyimmortlatmak |
morti | ||
mortici | ||
mortlamak | ölmek – | fiil |
mortlatmak | Öldürmek; ölmesine yol açmak | fiil |
morto | ölü | |
morto olmak | Ölmek | deyim |
mortocu | Cenazelerde ağıt okuyarak geçimini sağlayan kimse | |
mortu | Ölü, ölmüş kimse. Ceset. Cenaze | |
mortucu | Papaz, imam | isim |
mortuyu çekmek | Ölmek | deyim |
moruk | Gençlere göre yaşlı anne, baba – Sait Faik Abasıyanık | |
moruklama | yaşlanma | |
moruklamak | yaşlanmak – | fiil |
moruklaşma | yaşlanma | |
moruklaşmak | yaşlanmak | |
mostra | (Dükkânda, sokak sergisinde) Satılan şeylerin en iyilerinin önde olduğu sergileme düzeni | isim |
mostra olmak | kendini gülünç bir duruma sokmak | |
mostralık | Kötü veya yersiz davranışlarıyla göze batan kimse | isim |
mostrasina bakmak | Bir şeyin, özellikle de yumruğun, tokatın, darbenin ağırı ile, serti ile, tam bir örneğiyle karşılaşmak | deyim |
mostrasini bozmak | Birisinin ya da bir nesnenin, iyi, hoş görünümünün arkasındaki gerçek özelliğini ortaya çıkarmak. Fiyakasını bozmak, fiyakasını ortadan kaldırmak | deyim |
mostrayi bozmak | Birisi iyi, hoş görünümünü, fiyakasını başkalarına karşı yitirmek | deyim |
motor | Kendisini cinsel bakımdan kullandıran kimse – Ahmet Ümit | |
motoru bozmak | bağırsakları bozulmak, ishal olmak | |
motoru soğutmak | sinirlerini yatıştırmak, sakinleşmesini sağlamak | |
motorun suyunu değiştirmek | İşemek | deyim |
motur | ||
moz olmak | İçki içerek ya da uyuşturucu madde kullanarak kendisinden geçmek, sızıp kalmak | deyim |
mozart | Avusturya para birimi, şilin | isim |
muamele | Cinsel ilişki | isim |
muamele çekmek | Birisini, cinsel ilişkide kullanmak, düzmek | deyim |
muameleci | Cinsel ilişkilere aracılık eden kimse, pezevenk | isim |
mucuk | Bir tür küçük sinek | |
muço | ||
muhabbet | Mahpusluk için müebbet, ölene kadar | sıfat |
muhabbet tellalı | pezevenk | |
muhacir | Yüksek kaliteli afyon | sıfatisim |
muhakeme | Bir sorunu çözmek için çıkar yol arama – | |
muhallebici | Nazlı, kibar, çıtkırıldım kimse | isim |
muhannet | Alçak, namert olan (kimse) – | |
mukleci | Eski. Kişiyi mukle denilen uyuşturucu ile uyutup soyan kimse | isim |
mum | Razı olma, kabul etme, uyuşma, fit | isim |
mum direk | Çok uslu, yaramazlık yapmayan (çocuk) |