İfade | Anlam | Etiketler |
---|---|---|
kara yüzlü | Suçlu, günahkâr olan – | |
karabatak | Borcunu ödemeyen kimse | |
karabiber | ||
karabulut | Büyük sıkıntı – | |
karacaot | çörek otu | |
karaçalı | İki kişinin arasına girerek ilişkileri bozan kimse | |
karaçı | ||
karadeniz | mezatlarda korkusuzca pey süren, yüksek fiyat veren esnaf | isim |
karafatma | hıristiyan cenazelerini taşımakta kullanılan kara at arabası, otomobil, kamyonet | isim |
karagöz | boyutları küçük tavla zarı (benekleri daha siyahtır) | isim |
karagöz indirmek | hile yapmak, oyun etmek | deyim |
karakavuk | hindiba | |
karakoncolos | Çok çirkin kimse | |
karakter atmak | herkesten farklı davranmak; "hava atmak" | deyim |
karakutu | Bir kişinin bütün sırlarını bilen kimse; sırdaş | |
karalamak | Leke sürmek, kötülük yüklemek, iftira etmek; karamak | |
karalı | avukat | isim |
karamak | Hor görmek – | |
karamürsel sepeti | Önemsiz kimse veya şey | |
karanfil | makat, anüs | isim |
karanfil tohumu | "önemsiz, değersiz kimse; aptal" anlamında kullanılır | deyim |
karanfili sıkmak | tehlikelere ve güçlüklere göğüs gerebilmek | |
karanfilli | (ihtiyar kadında) dişilik organı, vagina | isim |
karanlığı deşmek (veya yırtmak) | büyük sıkıntı ve üzüntüden kurtulmak için çabalamak | |
kararmak | Kederlenmek, canı sıkılmak | |
karavana | Atış taliminde hedef tahtasını bile vuramama | |
karavanacı | Hedef tahtasını vuramayan kimse | |
karayanık | çıban – | |
kardeş | Aralarında değer verilen ortak bir bağ bulunanlardan her biri | |
kardeş kanı | Bir toplumu oluşturanların kanı – | |
kardeş kavgası | Yakın ilişki içinde bulunanlar arasında çıkan anlaşmazlık | |
kardeşlenmek | Ekin bir kökten birkaç sap birden üremek | |
karga bok yemeden | çok erken bir saatte – | |
karga burun | Burnu karga gagasına benzeyen (kimse) | |
karga taşlamak | kamuya açık yerlerde (park, durak vb.) kadınlara kızlara sarkıntılık etmek, askıntı olmak | deyim |
kargaburnu | kapı mandalı | |
kargasekmez | Çok ıssız, sarp (yer) | |
kargi | Erkeklik organı, penis, kamış | isim |
karı | kadın – Halide Edip Adıvar | |
karı ağızlı | Dedikodu yapan (erkek) | |
karık | ark – Abbas Sayar | |
karıkmak | Göz fazla ışıktan kamaşmak | |
karılık etmek | (erkek için kızgınlıkla söylendiğinde) kalleşlik etmek, döneklik etmek | |
karılmak | çiftleşmek | |
karın | İçten geçen, gönüldeki şey | |
karın ağrısı | Adı, niteliği tam olarak bilinmeyen şey için kullanılan bir söz | |
karınca sabrı | Yoğun biçimde gösterilen sabır – | |
karıncaezmez | Çok merhametli, ince duygulu (kimse); karıncaincitmez | |
karıncalanmak | Aşırı zihin yorgunluğundan dolayı bir şeyi, bir durumu kavramada zorluk çekmek – | |
karıncalı | Rahatsızlık veren – |