| İfade | Anlam | Etiketler | 
|---|---|---|
|  acılaşmak | Dokunaklı duruma gelmek | |
|  acılı | üzüntülü – | |
|  acılık | Kederlilik durumu – | |
|  acıma | Başka bir kimsenin veya canlının mutsuzluğuna karşı duyulan üzüntü; merhamet – | |
|  acımak | Merhamet etmek – Cahit Sıtkı Tarancı | |
|  acımsı | Dokunaklı olan – | |
|  acımsılık | Dokunaklı olma durumu – | |
|  acın kabadayısı | Zaten parasız olduğu için eli açık, cömert görünen – | deyimkaldırım kabadayısı  | 
|  acısını çıkarmak | uğradığı maddi veya manevi zararı giderici bir iş yapmak | |
|  acısız | üzüntüsüz | |
|  acittim mi? | (Bir oyunda yenme, tartışmada üstün çıkma gibi durumlarda) Başarıyı abartmak, katmerlendirmek için kullanılır. ACIDI MI, ACITTI MI diye de kullanılır. | deyim | 
|  acur | Şirret | sıfat | 
|  aç ayı oynamaz | "kendisinden iş beklenilen kimseden emeğinin karşılığı esirgenmemelidir" anlamında kullanılan bir söz | |
|  açacak | anahtar | |
|  açgöz | açgözlü | |
|  açgözlü | Mala, yiyeceğe ve içeceğe doymak bilmeyen; açgöz, gözü aç, gözü doymaz, haris, tamahkâr, tokgözlü karşıtı – | |
|  açı | Görüş, bakım, yön, anlayış biçimi – | |
|  açık alın | Hiçbir kanunsuz ve ahlak dışı tutumu olmama durumu – | |
|  açık alınlı | Hiçbir kanunsuz ve ahlak dışı tutumu olmayan – | |
|  açık almak | Uzak durmak, yanaşmamak | |
|  açık ayak | Tulumbacıların hızlı koşusunu niteler | |
|  açık çek | Her konuda verilen destek veya yetki; açık kart – | |
|  açık düşürmek | Beklenmeyen bir şeyle karşılaştırmak, şaşırtmak – | |
|  açık göz | Hela deliği, kubur | deyim | 
|  açık kaldırım | Bir tür hırsızlık: Dışarıda açıkta bulunan ya da unutulmuş, gözetimsiz bir şeyi çalma | |
|  açık kaldırımcı | Dışarıda, açıkta bulunan şeyleri çalmada ("kaldırmada") ustalaşmış, bu işi âdet edinmiş hırsız | deyim | 
|  açık kaldırımcılık | Dışarıda, açıkta bulunan şeyleri çalma biçimindeki hırsızlık | deyim | 
|  açık kaldırma | Eş anlamlı açık kaldırım | |
|  açık kapı | Bâkire olmayan kadın | |
|  açık vermek | gizlenmek istenen bir olayı, bir düşünceyi veya durumu elde olmayarak ortaya koymak, açıklamak | |
|  açıkçı | Anadolu köylerinde çiftçinin mahsulünü daha yetişmeden önce satın alıp bedelini peşin ödeyen ve böylece büyük kâr sağlayan tüccar – | |
|  açıkgözlülük | Açıkgöz olanın durumu; açıkgözlük, cingözlük – Cenap Şehabettin | |
|  açıklar livası olmak | işsiz ve kazançsız kalmak | |
|  açıkta bir şey mi gördün? | Nedensiz ya da gerekmediği halde gülen kişilere karşı kullanılır | d | 
|  açıktan | Ayrıca, ek olarak – | |
|  açıktan almak | bir tehlikenin uzağından geçmek | |
|  açılmak | İçkinin, uyuşturucu maddenin etkisi, esrikliği geçmek, geçmeye başlamak – Ümit Oğuztan | |
|  açınmak | Açık saçık giyinmek | |
|  açkı | anahtar | |
|  açkıcı | anahtarcı | |
|  açlık | Aşırı istek içinde bulunma – | |
|  açlıktan götü örümcek bağlamak | Uzun bir süredir açlık, parasızlık çekmek; sürekli züğürt olmak | deyim | 
|  açmak | (Bir şey, birisine) İyi gelmek, yaramak – Tarık Dursun K. | |
|  açmaz | İçinden zor çıkılır durum – | |
|  açmaz oynamak | (Oyunda) Hile yapmak. Hileli oynamak | deyim | 
|  açmaz yapmak | Hile yapmak | deyim | 
|  açmaza düşmek | Bir hileye aldanmak | deyim | 
|  açmaza getirmek | (Birisini) Hile yaparak, kandırarak zor bir duruma sokmak | deyim | 
|  açmazlık | Ağzı sıkı olma durumu | |
|  açmışa konmaz mı? | "Fırsat kaçırılır mı?" anlamında kullanılır | deyim | 
Üstünde durmamak, ilgilenmemek, adam yerine koymamak
anal ilişki
Daha önce Türkçeye yapılmış bir çeviriyi, dilini yer yer değiştirerek yeni bir çeviri gibi sunma; çeviri intihali, çeviri korsanlığı
aldatarak tuzağa düşürmek
Homoseksüel erkek
Erkeklik organı, penis.