| İfade | Anlam | Etiketler | 
|---|---|---|
|  ödemek | Bir işin, bir görevin karşılığını vermek – Eflâtun Cem Güney | |
|  ödü bokuna karışmak | çok korkmak – | |
|  öfkesi burnunda | Çok öfkeli (kimse) – | |
|  öğrencelik | Öğrenmek amacıyla yapılan ilk uygulama | |
|  öğrenci | Kodein, afyondan elde edilen bir tür uyuşturucu | isim | 
|  ökçesiz | Korkak; ürkek | sıfat | 
|  öksürmek | Konuşmak; itiraf etmek – | fiil | 
|  öksürtmek | (Birisini) Konuşturmak, itiraf etmesini sağlamak | fiil | 
|  öksürüklü | hastalıklı – | |
|  öksüz | Erkeklik organı, penis | isim | 
|  öksüzsevindiren | Değeri az, cicili bicili şey | |
|  öküz | Oyunlarda kullanılan zar; tavla zarı, barbut zarı | isim | 
|  öküze boynuzu yük olmaz (veya ağır gelmez) | "insan kendi yakınlarını ve kendi işlerini yük saymaz" anlamında kullanılan bir söz | |
|  öküzleri koşmak | (Kumarda, barbutta) Zarları atmak | deyim | 
|  ölçülü | ılımlı – | |
|  ölçülü biçili | Özenli bir biçimde hazırlanmış, iyice hesaplanmış – | |
|  ölçümlemek | Akıl süzgecinden geçirmek, sonuç almak, takdir etmek | |
|  ölçüsüz | pek çok – Abdülhak Şinasi Hisar | |
|  ölçüşmek | Karşılaştırmak, mukayese etmek | |
|  öldürmek | Sigarayı (özellikle, esrarlı sigarayı) söndürmek – | fiilkürünü öldürmek  | 
|  ölgün | Cansız, renksiz, dikkat çekmeyen – Hamdullah Suphi Tanrıöver | |
|  ölme eşeğim ölme (yaza yonca bitecek) | umutsuz bir bekleyişi anlatmak için söylenen bir söz | |
|  ölmek | Bazı sebeplerle çok sıkıntı veya acı çekmek | |
|  ölmez | Çok dayanıklı, kolay eskimeyen | |
|  ölü | Gücü az, zayıf | |
|  ölü açı | kör nokta | |
|  ölü gözü | Dişilik organı, vagina | deyim | 
|  ölü mevsim | Herhangi bir işin, etkinliğin veya hareketliliğin durgunlaşıp yavaşladığı süre; ölü sezon | |
|  ölü nokta | Gözden uzak yer | |
|  ölü renk | Parlaklığı olmayan, donuk renk | |
|  ölü saat | Herhangi bir faaliyet veya iş yapılamayan zaman; ölü zaman – | |
|  ölü sezon | ölü mevsim | |
|  ölü zaman | ölü saat | |
|  ölük | Canlılığı azalmış; hâlsiz | |
|  ölüm | Sona erme, yok olma, ortadan kalkma | |
|  ölüm dirim | ölüm kalım – | |
|  ölüm döşeği | Ölümcül durum – | |
|  ölüm sükûtu | ölüm sessizliği – | |
|  ölümlü | insan | |
|  ölümlük dirimlik | ölümlük kalımlık – | |
|  ölümsek | ölümcül – | |
|  ölüsü kandilli | Kızılan kişiyi aşağılamak amacıyla söylenen bir sövgü sözü; ölüsü kınalı – | |
|  ölüsü kınalı | ölüsü kandilli – | |
|  ömür | Çok hoşa giden şey | |
|  ömür adam | Neşeli, hoşsohbet, komik, eğlendiren ve beğenilen kimse – | |
|  ömür törpüsü | Sıkıntı veren kimse veya şey | |
|  ömürsüz | Kısa süren | |
|  ön kabul | Bir düşünceyi derinlemesine incelemeden, fazla üzerinde durmadan benimseme | |
|  ön takım | Penis ve testisler, erkeklik organı ve husyeler | deyim | 
|  önayak | "Diğerlerine örnek olmak üzere bir işe ilk önce başlamak" anlamındaki önayak olmak deyiminde geçer – |