İfade | Anlam | Etiketler |
---|---|---|
şeker aktarması | İşaretlerle iletişim kurma, gizlice haberleşme – | |
şeker kız | Bir tür uyuşturucu ilaç, metadona | deyimşen kız |
şekerleme | Oturduğu yerde hafif ve kısa süreli uyuma; kedi uykusu | isim |
şekerleşmek | Bir kimse sevimli, hoşa gidecek bir duruma gelmek | |
şekerrenk | İki kişi arasında dostluk ilişkilerinin bozuk olması | |
şekibe | Dişilik organı, vagina, ferç | isim |
şekil yapmak | Gösteriş yapmak, kasıntı ve dikkat çekici bir tavır sergilemek | |
şelek | Sırtta taşınan yük | |
şellafe | Fahişe, orospu | isim |
şen | Eşcinsel, edilgin eşcinsel erkek | sıfat |
şen çocuk | Edilgin eşcinsel genç erkek | deyim |
şen kız | ||
şengül | Eşcinsel; edilgin eşcinsel özellikle erkekler için kullanılır | deyim |
şengül hamamı | Eşcinsel hamamı, erkek eşcinsellerin buluştuğu hamam | deyim |
şenlik | Izgara koç yumurtası | isim |
şenlikli | Hareketli (yer); şetaretli | |
şeriat | Kabadayılığın, gangsterliğin uyduğu kurallar bütünü; racon düzeni | isimracon |
şeriat evi | Dişilik organı, vagina, ferç | deyim |
şeşi beş görmek | yanlış görmek – | |
şey | Edilgin eşcinsel erkek | isim |
şey etmek | Cinsel birleşmede bulunmak, düzmek | deyimşaapmak |
şeyim | isimsehem | |
şeytan | Kötü düşünceli, kötü niyetli kimse | |
şeytan aramak | Kumar oynamak | deyim |
şeytan kulağına kurşun | aksama ihtimali bulunan durum veya işler düzenli gittiğinde "nazar değmesin" anlamında söylenen bir söz | |
şeytan örümceği | Öğle sıcağında havada örümcek ağı gibi tel tel görünen güneş ışığı | |
şeytan taşlama | Gereksiz işlerle uğraşıp asıl yapacağı işe vakit bulamama | |
şeytana kurşun atmak | Erkek Cinsel ilişkide bulunmak, düzmek | deyim |
şeytanı bol olmak | Bahtı açık olmak, talihli olmak, şanslı olmak; genellikle, şansa bağlı oyun oynayan kişilere söylenir | deyim |
şeytanı uyanmak | Şansı iyiye dönmek | deyim |
şeytanlık | Şeytanca davranış – | |
şık | Yerinde, uygun olan – | |
şıkır şıkır oynamak | çok sevinmek | |
şıkırdamak | Aydınlanmak, parlamak | |
şıkırdım | eski. Oğlan, yeni yetme erkek çocuk, genç erkek | isim |
şıkşık | Bir tür dolandırıcılık; üç adet kapalı silindirden birisinin içinde bilye vardır, el çabukluğuyla yeri değiştirilen bilyeli silindiri bulana, oyuna katılmak için koyduğu paranın beş katı, on katı vaat edilir | isim |
şıkşıkçı | ŞIKŞIK yoluyla dolandırıcılık yapan kimse | isimşıkşık |
şıkşıkçılık | ŞIKŞIK oynatma; şıkşık oynatarak dolandırma | isimşıkşık |
şıllık | Aşırı ve bayağı biçimde süslenmiş kadın | |
şıplan | Anında, hemen, derhal | zarf |
şıra | Süzülmüş afyon | |
şıralandırmak | Sözü, lafı Abartmak, tatlı tatlı anlatmak, ballandırmak | fiil |
şırfıntı | Seviyesi düşük, bayağı olan – Ercüment Ekrem Talu | isim |
şırlak | Saçı olmayan, kel | sıfat |
şırnamak | Üstelemek, sırnaşmak; mızıldanmak | fiil |
şib | eski. Hızlı, atak | sıfat |
şifayı bulmak (veya kapmak) | hastalanmak veya hastalığı artmak – | |
şifreyi çözmek | gizli bir olayı anlayıp açıklığa kavuşturmak | |
şike | Bir çıkar karşılığı, uzlaşarak bir iş yapma; aldatma | |
şike yapmak | bir çıkar karşılığı anlaşarak bir işi yapmak |