Başıboş dolaşmak, yararsız dolaşmak –
Kahredici, kendinden geçirici, aşırı çekici –
Hapse girme, hapishaneye düşme
Kavga başlamak, kavga olmak
(Bir nesneyi, bir kimseyi) Küfretmeden yermek, aşağılamak amacıyla kullanılır
Çok para kazanmak; daha sonra rahat yaşayacak kadar gelir elde etmek
İfade | Anlam | Etiketler |
---|---|---|
telekız | Telefon ile iletişim kurarak fuhuş yapan kadın | |
telemetreyi ayarlamak | elini pantolon cebine sokarak erkeklik organını ellemek; erkeklik organının durumunu düzeltmek | deyim |
telesimek | Yorulmak, güçsüz kalmak, yorgunluktan bayılacak duruma gelmek | |
telgraf çekmek | yellenmek. sürekli yellenmek | deyimtelgraf vermek |
telgraf vermek | bir oyuncunun yanına oturup o oyuncunun elini belli edecek işaretler yapmak | deyim |
teller takmak | sevincini aşırı davranışlarla gösterenler için kullanılan bir söz | |
telleyip pullamak | değerinden çok övmek | |
telli pullu | Zevksiz bir biçimde süslenmiş (şey veya kimse) | |
teltik | Hata, kusur içerme | |
tembel teneke | Çalışmakta isteksiz davranan, çok tembel kimse – | |
temcit pilavı | Bıktırırcasına tekrar edilen söz | |
temel | En önemli, belli başlı olan; ana, anayasa, taban, asıl, zemin, baz – Burhan Felek | |
temel atmak | herhangi bir işe başlamak, girişmek, bir şeyin gelişmesinin, büyümesinin başlangıcını oluşturmak | |
temel direk | Bir şeyin dayandığı, güç aldığı en önemli öge, nesne veya kişi – | |
temel taşı | Bir şeye temel olan öge veya kişi, dayanak, esas; ana direk – | |
temel tutmak | sürüp gidecek bir duruma gelmek, kökleşmek, yerleşmek | |
temellendirmek | Süreklilik ve kalıcılık kazandırmak | |
temelleşmek | Sürekli ve kalıcı bir duruma girmek | |
temelleştirmek | Süreklilik kazandırmak, kalıcı bir duruma getirmek, temelli olmasını sağlamak | |
temelli | sürekli – Yusuf Ziya Ortaç | |
temelsiz | Gerçek veya sağlam olmayan, asılsız, olan – Salâh Birsel | |
temiz | Ahlakça lekesiz | |
temiz çevirmek | poker oynamak | deyim |
temiz kalpli | Olaylara iyimser ve olumlu yönden bakan – | |
temiz yürekli | İçi dışı bir olan, kalbi temiz olan | |
temize çekmek | yaşanılan hoş olmayan olayları unutmak | |
temize havale etmek | kısa yoldan çözümlemek, çabucak bitirmek | |
temizlemek | Öldürmek, yok etmek – Çetin Altan | fiil |
temizlenmek | Ortadan kaldırılmak, öldürülmek | |
temizlik | Ortadan kaldırma, yok etme, öldürme | |
temizlik yapmak | zararlı şeyleri yok etmek | |
teneke | parasız, züğürt (kimse) | sıfatisim |
teneke caz | Kötü çalan orkestra veya müzik topluluğu | |
tenor | eşcinsel erkek | isim |
tenten | sıvı afyon, afyon ten-tür, tenture d'opium | |
tentür | sıvı afyon, afyon ten-tür, tenture d'opium | isimtenten |
tepegöz | erkeklik organı, penis | isim |
tepelemek | öldürmek – Memduh Şevket Esendal | |
tepinmek | Bir şeye karşı koymak – | |
tepir | Tahılı saman ve kavuzlardan ayırmaya yarayan, kıldan veya kamıştan yapılmış elek | |
tepirlemek | Tahılın taşını ayırmak, elemek | |
tepme | tekme | |
tepmek | Değerini anlamamak veya kestirememek, geri çevirmek – Yakup Kadri Karaosmanoğlu | |
ter dökmek | bir iş yapmak için zahmet çekmek, emek vermek – | |
terane | Çok tekrarlandığından usanç verici bir durum alan söz – | |
terbiye | Araba hayvanlarının dizginleri – | |
terelelli | Hafif kaçık, dengesiz olan – | |
terennüm | Anlatma, ifade etme | |
terennüm etmek | anlatmak, ifade etmek – | |
teres | pezevenk |