(içki, uyuşturucu madde vb.) kullananın ulaşmak istediği etkiyi sağlamak, çakırkeyif hale getirmek, esritmek
Hoşgörüsüz, acımasız, merhametsiz, zalim olan
Bir şeyden söz edilirken “ne güzel, ne iyi, ne kadar kolay” anlamlarında söylenen bir söz.
Cinsel birleşmede bulunmak, düzmek
fellasyo yapmak
Güç bir görüşme sırasında gösterilen ustalık ve beceriklilik
| İfade | Anlam | Etiketler |
|---|---|---|
tahıl | Kaba saba kişi, kentin görgü kurallarına uyamamış köylü | isim |
tahretsiz | eski. Müslüman olmayan, kâfir, gâvur | sıfat |
tahta | İnce madenî levha | |
tahta kerizi | Zar oyunu, kumarı, örneğin barbut | |
tahtaboş | Zemini tahta döşeli balkon – Nemika Tuğcu | |
tahtakoz | eski. Polis memuru, güvenlik görevlisi, sivil polis. TAH-TAKOS diye de kullanılır. | isim |
tahtakurusu | Eskici esnafı, müzayedeci esnaf için Mal sahibi | isim |
tahtalı köy | Mezarlık, gömütlük, kabristan | deyim |
tahtalı köye yollamak | Öldürmek | deyim |
tahtalıköy | mezarlık – | |
tahtel bahir | ||
tak | Bir şeyin aniden olduğunu anlatırken kullanılır. "Hemen, o anda, derhal, çabucak" anlamlarında söylenir | isimzarf |
tak fişi bitir işi | "Hemen çözümle(mek), çabucak hallenmek)" anlamında kullanılır | deyim |
tak tak | Cinsel birleşme, ilişki | deyim |
tak tak oteli | Yolcu ağırlamaktan çok fuhuş ilişkileri için kullanılan otel | deyim |
taka | Bozuk, zor çalışan veya eski kara taşıtları için kullanılan bir söz – | isimtakanak |
takanak | alacak | |
takık | Kafaya takmış olan | |
takılgan | Belirli bir kahve, meyhane, diskotek vb. yerin sürekli müşterisi, müdavimi | isim |
takılmak | Biriyle, bir toplulukla sık sık birlikte olmak, onlara katılmak | |
takım | Aşağılayıcı ve küçümseyici anlamda topluluk; bando – | |
takım açmak | eski. Yürürken hızlanıp koşmaya başlamak | deyimaçık ayak |
takım oyunu | Paylaşılarak ve ortaklaşa yapılan iş | |
takım taklavat | Erkeğin cinsel organları | |
takımı yatırmak | Başarısızlığa uğramak; uğradığı başarısızlık başkalarına da kötü etkide bulunmak | deyim |
takıntı | İlişki kurulan kimse | isim |
takıştırmak | Birbirine takmak, birbirleriyle tartıştırmak – | |
takip | İzinden gitme; izleme | |
takkeyi yeme | Basketbolde Hücum oyuncusu fileye atış yaptıktan sonra, rakip bir oyuncunun topa vurarak topun potaya gitmesini engellemesi. BEYİN SOTE diye de söylenir. | deyim |
takla | Uyuşturucu maddenin tam, nihai etkisi | isim |
takla atmak | çok sevinmek – Falih Rıfkı Atay | |
takla attırmak | bir şeyi dilediği gibi beceriyle kullanabilmek – Yusuf Ziya Ortaç | |
taklacı | dalavereci | |
taklaya gelmek | Uyuşturucu maddenin etkisiyle kendinden geçmek | deyim |
takmak | Borç bırakmak – Peyami Safa | |
tako | İlgili, aklını takmış | sıfat |
takoz | Kaba saba insan | |
takoz koymak | olacak işi engellemek | |
taksi çalışmak | Fahişe Belirli bir aracıya, muhabbet tellalına bağlı olmadan çalışmak | deyim |
taktırmak | Bir kız ya da kadın ilişkili bulunduğu ya da nişanlı, evli bulunduğu erkekten habersiz, başka erkeklerle ilişki kurmak, düşüp kalkmak; erkeğini aldatmak, boynuzlamak | fiil |
takunyalı | Yobaz | isim |
takviyeli | Barbitürat türü uyuşturucu ilaç, Revonal | isim |
talaz | Büyük ve kabarık dalga | |
talebe | Kodein içeren uyuşturucu ilaç | isim |
taliga | Otomobil. TALİNO da denir. | isim |
taligatör | Şoför, sürücü | isim |
talim etmek | az para karşılığında çalışmak | |
talino | ||
tam | Amerikan doları | |
tam adamını bulmak (veya adamına düşmek) | en uygunsuz kişiyi seçmek |