İfade | Anlam | Etiketler |
---|---|---|
islim | Uyuşturucu madde. | |
islimini almak | Bakınız İSTİMİNİ ALMAK. | |
isparta semeri | Kalçalar, kıç. | deyim |
ispinoz | Geveze, boşboğaz (kimse). | sıfatisim |
ispinoz gibi düşünmek | Derin derin düşünmek. | deyim |
ispiyon | Birinin sırlarını, davranışlarını, düşüncelerini gözleyip başkalarına bildirerek çıkar sağlama; ispiyonlama, gammazlama | isim |
ispiyonculuk | İSPİYON'un yaptığı işi. | isimispiyon |
ispiyonlamak | Araştırıp bilgi toplamak, casuslamak. | fiil |
ispiyonlatmak | Bilgi toplatmak, casusluk ettirmek. | fiilispiyonlamak |
israfil | Esrar, uyuşturucu olarak kullanılan esrar. | isim |
israfil çekmek | Esrar çekmek. | deyim |
istasyon | (Fahişe için) Çalışılan yer, fuhuş yapılıp para kazanılan mekân. Genelev, kerhane. | isim |
istavroz fidesi | Hristiyanlara karşı kullanılan alaycı söz; 'gâvur çocuğu'; 'yerden bitme'. | deyim |
istavroz fidesi vd | ||
istavrozundan başlamak | Hristiyanlara karşı kullanılan küfür tehdidi; sert küfür edileceğini belirterek göz korkutma. | deyim |
istavrozunu şaş(ır)mak | Neye uğradığını bilememek, çok şaşırmak. | deyim |
istefan | Hıristiyan nikâhı. | isim |
istepne | Baldız. | isim |
isteryo | Kadınlarla da erkeklerle de cinsel ilişkiye giren, biseksüel (kadın, erkek). | |
istif | (İnsanda) Genel görünüm; kılık kıyafet, hal tavır. | isim |
istifil olmak | Razı gelmek; uyuşmak. | deyim |
istifinden başlamak | Küfür etmek; (birisine karşı) ağır laflar etmek. | deyim |
istikbal | Kalçalar, kıç. | isim |
istikbali parlak | (Genellikle genç erkekler için, eşcinsellik yakıştırmasıyla kullanılır) 'Arkadan görünümü güzel' anlamında söylenir. | deyim |
istim | ispirtolu içkiler, rakı. | isimislim |
istim tutmak | Sarhoşlamak. | deyim |
istim üstünde olmak | hemen gidecek durumda bulunmak | |
istimini almak | Rakı vb. içki içmek; sarhoşlamaya yetecek kadar içmek. | deyim |
istinga | eski. Pantolonunu vb. giyeceğini sıyırma. | isim |
isvoli | İskambille oynanan kumarda yapılan bir tür hile. | isim |
isyanları oynamak | Bakınız OYNAMAK. | |
iş | Cinsel ilişki (olanağı). | isim |
iş almak | Elle sarkıntılıktan cinsel ilişkide kullanmaya kadar, birisinden yararlanmak. | deyim |
iş atmak | Karşısındaki kişiye yakınlık göstermek; daha yakın bir ilişki için umut vermek | |
iş çıkmak | (Bir kimseden) Cinsel bakımdan yararlanma olanağı doğmak. | deyim |
iş kazası | (Fahişe için) Gebe kalma. | deyim |
iş tutmak | cinsel ilişkide bulunmak | |
iş üstünde | Cinsel eylemde bulunurken, cinsel ilişkideyken. | deyim |
iş vermek | gönlü olduğunu gösterecek davranışlarda bulunmak, pas vermek | |
iş yok | "o şeyden yarar beklememeli" anlamında kullanılan bir söz | |
işaret çakmak | işaret etmek | |
işçi | Hırsız. Yankesici. Dolandırıcı. | isim |
işemek | Gülmek. Çok gülmek. | fiil |
işi dokuzdan gitmek | es işleri iyi git mek; işleri yolunda olmak. | deyim |
işi kesmek | Uyuşturucunun etkisine iyice girerek, kullanmayı o an için kesmek. | deyim |
işi pişirmek | aralarında gizlice anlaşmak – | |
işini almak | Bakınız İŞ ALMAK. | |
işini bitirmek | öldürmek | |
işini görmek | öldürmek | |
işkembe | mide |