Başıboş dolaşmak, yararsız dolaşmak –
Kahredici, kendinden geçirici, aşırı çekici –
Hapse girme, hapishaneye düşme
Kavga başlamak, kavga olmak
(Bir nesneyi, bir kimseyi) Küfretmeden yermek, aşağılamak amacıyla kullanılır
Çok para kazanmak; daha sonra rahat yaşayacak kadar gelir elde etmek
İfade | Anlam | Etiketler |
---|---|---|
boyun bir karış uzadı | "gereği olmayan o işi yapmakla sanki yükseldin" anlamında kullanılan bir söz | |
boyun borcu | Yapılması gereken, yapılması borç hükmünde vazife; farz, vecibe – | |
boyun olmak | kefil olmak | |
boyunduruk | Zulüm ve zorbalık baskısı; esaret – | |
boyunduruk vurmak | emri altına almak | |
boyunu görmek | bir kimsenin bir konuda yeterli olup olmadığını anlamak için denemek – Orhan Kemal | |
boyut | Belirli bir derece | |
boz yel | lodos | |
boza olmak | utanmak | |
bozalamak | Kusmak | fiil |
bozdur bozdur harca | çok az olan para vb. şeyler için azlığı belirtmek üzere kullanılan bir söz | |
bozdurmak | Kendisini cinsel ilişkide ilk kez edilgin olarak kullandırmak | fiilelden bozdurmak |
bozmacı | Eski şeyleri alıp bozarak parça parça satan kimse | |
bozmak | Altüst etmek, çıkmaza sokmak – Sait Faik Abasıyanık | |
bozuk | Gergin, huzursuz bir biçimde olan – Falih Rıfkı Atay | |
bozuk atmak | Sinirlendiğini, öfkelendiğini belli etmek | deyim |
bozuk çalmak | canı sıkılmış, yüzü asılmış olmak – | |
bozuk düzen | Dürüst olmayan, iyi niteliklerini yitirmiş olan – | |
bozulmak | İyi ve değerli niteliğini yitirmek – Ahmet Ümit | |
bozum | Küçük düşme | isim |
bozum etmek | utandırmak, mahcup etmek | |
bozum havası | utangaçlık | |
bozum havası çalmak | Bozum olmaya yüz tutmak | deyim |
bozum olmak | utanmak, utanacak duruma düşmek, mahcup olmak | |
bozumca | Kurşun renginde iri bir kertenkele | |
bozuntu | Şaşkınlığa düşme | |
böbür | kibir – | |
böcek | Aktif eşcinsel (erkek) | isim |
böğürtlen | Kusmuk | isim |
böğürtlen çıkarmak | Kusmak | deyim |
bölmek | Birliğin bozulmasına yol açmak, parçalamak | |
böööz | Bu kez, bu defa, bu sefer | zarf |
böyle | Pasif eşcinsel (erkek) | sıfat |
brav | deyimbirav | |
bu ayaklar koktu | Bu hileler, bu numaralar artık biliniyor | |
bucurgat yapmak | deyimbocurgat yapmak | |
buçuk | Kıpti, çingene | isim |
budamak | Birisini kesici bir araçla yaralamak; elini, kolunu, burnunu, kulağını kesmek | fiil |
budanmak | Budama eylemine konu olmak | fiil |
bukalemun | Davranışını, görüşünü çıkarına göre sık sık değiştiren kimse | |
bulamaç | Karışık, oradan buradan toplanmış – | |
bulandırmak | karıştırmak | |
bulanık | Niteliği tam anlaşılmayan; bulutlu – | |
bulanmak | karışmak | |
bulaşık | Sırnaşık, askıntı, çok aşırı ilgi gösteren (kimse) – Şamram Hanım | sıfatisim |
bulgar götü | Sürekli olarak sakal bıyık bırakıp birden tıraş olmuş erkek | deyim |
bulgur çıkarmak | İshal durumda dışkılamak | deyim |
bulgurcu | Soyguncu, hırsız | isim |
bulut | İçki ya da uyuşturucu kullanıp aşırı sarhoş olmuş kimse | sıfatisim |
bum bum | Cinsel ilişki, cinsel birleşme | deyim |