İfade | Anlam | Etiketler |
---|---|---|
ejderha kovalamak | EJDERHA'nın aldığı biçimleri izlemek; o dumanın peşinde gitmek | deyimejderha |
ekilmek | (Kendisine) Verilen söz tutulmamak; bir vaat, bir buluşma vb. konusunda aldatılmak, kandırılmak | |
ekin iti | Başını dik tutup herkese yüksekten bakan kimse | |
ekinci | Tahıl yetiştirip satan kimse | |
ekinti | Ekilen şey | |
ekintileri oynamak | (Kendisine) Verilen söz tutulmadığı için çok sinirlenmek | deyim |
ekintiye getirmek | (Birisini) Verilen bir söz tutulmayarak aldatmak; özellikle, buluşmaya gelmemek | deyimekmek |
eklemek | Vurmak; (özellikle) tokat, yumruk vurmak | fiil |
ekmek | Birini uydurma bir sebeple bırakıp gitmek; savuşmak, atlatmak – Haldun Taner | |
ekmeklik | Oyunda her zaman yenilerek kendisinden para kazanılan kimse | isim |
eksik | Takma erkeklik organı; yapay penis. Dildo | isim |
ekşimek | Utanmak, mahcup olmak | fiil |
ekşitmek | (Birisini) Mahçup etmek; bozmak. Dildo | fiil |
el arabasına binmek | (Erkek için) mastürbasyon yapmak – | |
el ele vermek | birlikte davranmak, bir konuda birleşmek – | |
el işareti | Elle yapılan "nah" işareti, fika | deyim |
el işi | Mastürbasyon, istimna, otuzbir | deyim |
el kapısı | Geçimi sağlamak için çalışılan yer | |
el kiri | Kolayca vazgeçilir, atılır şey | |
el peşrevi | "Karagöz oyununda elin serbest hareketi." (Uğur Gök-taş, Karagöz Terimleri Sözlüğü) | deyim |
elado | "Gel" anlamında kullanılır | emir kipi |
elado etmek | Almak, ele geçirmek | deyim |
elci | Bazı yörelerde mevsimlik tarım işçisi toplayıp işçi ile işveren arasında aracılık yapan kimse – | |
elçek | Gelinin avuç içine kına yakıldıktan sonra kullanılan, kumaştan yapılmış bir eldiven türü | |
elçim | Bir defada ele alınabilecek kadar az olan nesne | |
elde bir | Kesinlikle gerçekleşecek şey | |
elden bozdurmak | (Erkek için) mastürbasyon yapmak | |
elden ele | Bir kişiden ötekine – | |
elden geçirmek | (Erkek için, birisini) Cinsel ilişkide kullanmak; düzmek | deyim |
elden geçmek | (Kadın ya da pasif eşcinsel erkek için) Cinsel ilişkide bulunmak, bir erkek tarafından kullanılmak | deyim |
elden gel! | ver! | |
elden gelmek | Ödemek, vermek | deyim |
elek | Fahişe. Her önüne gelenle cinsel ilişkide bulunan kadın | isimkalbur |
elektrik | İki insan arasındaki birbirini etkileme, birbirinden etkilenme gücü – | |
elektrik vermek | etkilemek, etkisi altında bırakmak | |
elektriklemek | Birini etkilemek | |
elektriklendirmek | Sinirli ve gergin bir duruma yol açmak – | |
elektriklenmek | Sinirli ve gergin bir duruma gelmek | |
elektrikli | Sinirli ve gergin bir duruma gelmiş olan | |
elemek | Gözden geçirmek, ayıklamak, iyisini kötüsünden ayırmak | |
elenika | Bir işin, bir şeyin "en iyisi, en mükemmel biçimi" anlamında kullanılır | isim |
elense çekmek (veya etmek) | yenmek, mağlup etmek | |
elenti | Arpa, buğday vb.nin kalburdan geçirilmiş bölümü | |
eleştirici | Yerli yersiz her şeyi eleştiren kimse | |
eli ağır | Yavaş iş gören; ağırelli – Muzaffer İzgü | |
eli ayağı düzgün | İffetli, namuslu olan (kimse) | |
eli belinde | Kavgaya hazır olduğunu belirten (kimse) | |
eli bol | Cömert olan | |
eli boş | İşi olmayan, boş gezen (kimse) | |
eli çabuk | Çabuk iş gören, hamarat olan (kimse) – |