yalan söylemek, uydurmak
Teni çok koyu renk olan kimse
Herhangi bir nesne ya da kişiye fazlaca ilgi gösteren, pek değer veren kişiler için, 'onun olsun, ne yapar;;:ı yapsın' anlamında söylenir
İlk çocuk
"Ağabeyciğim" anlamında kullanılan bir söz –
| İfade | Anlam | Etiketler |
|---|---|---|
odun | Söz ve davranışlarında incelikten yoksun olan (kimse) | |
odunlaşma | kabalaşma | |
odunlaşmak | kabalaşmak | |
odunluk | Söz ve davranışlarında incelikten yoksun olma | |
odunsu | Kaba, iri, heybetli | |
of of | Bir erkeğin ilgi duyduğu, âşık olduğu kızı ya da kadını belirtmek için kullanılır | deyimonomatopeyansılama |
oflaz | İyi, güzel, mükemmel | |
ofsayt | Bir işi tam becerecekken hata yapma durumu. Başarıya az kala beceriksizlik etme, başarıdan men edilme | isim |
ofsayta düşmek | istemediği hâlde kötü bir durumda kalmak | |
ofsayta düşürmek | Birisinin, ofsayta düşmesini (bakınız ofsayt, ofsayta düşmek) sağlamak; başarısını engellemek | deyim |
ofsaytta kalmak | istemediği hâlde kötü bir durum içinde kalmak | |
oğlan | Cinsel bakımdan erkeklerin zevkine hizmet eden | |
oğul balı | Bir büyükanneye veya büyükbabaya göre erkek evlattan olan torun | |
oğul vermek | aşırı kalabalıklaşmak, üşüşmek – | |
oğulduruk | döl yatağı | |
oğulluk | üvey oğul | |
oha | Kaba ve yakışıksız söz söyleyen veya davranışta bulunan kişilere karşı kullanılan söz – | |
ojeci | Oje, turnak cilası koklama alışkanlığı olan kimse | sıfatisim |
ok atmak | miras kalan malları paylaştırmak için ad çekmek | |
okra | Zayıf düşmüş hayvanların derilerinin altında yaşayan ve hastalanmalarına yol açan bir tür kurtçuk | |
okramak | Acıkmış, susamış olan at yiyecek veya su gördüğü zaman kişnemek | |
okso | "Defol, git, yallah" anlamlarında kullanılır | emir kipi |
okso etmek | Kovmak, birisinin gitmesini, defolmasını sağlamak | deyim |
okşa yi okşayıvermek | Üst üste bir kaç yumruk, birkaç tekme atmak | deyim |
okşamak | Dövmek, dayak atmak | fiil |
okula koymak | ||
okulu kırmak | Öğrenci evden okula gidecekmiş gibi çıkıp başka bir yere gitmek, asmak, kırmak (bakınız), okuldan kaçmak | deyim |
okumak | Sövmek, küfretmek | |
okunaklı | Hoş, güzel (kız, genç kadın) | sıfat |
okuntu | Küçük armağanlarla yapılan düğün çağrısı | |
okutmak | Satarak elinden çıkarmak – Sait Faik Abasıyanık | fiilkokutmak |
okuyucu | Düğüne çağrı yapan kimse | |
olçum | Hekimlik taslayan kimse | |
oldu olacak, kırıldı nacak | "her şey olup bitti, iş işten geçti" anlamında kullanılan bir söz | |
oldurmak | Olması imkânsız görünen şeyleri gerçekleştirmek | |
olgun | Tamamlanmış, iyice işlenmiş (yazı, düşünce vb.); yetkin | |
olgunlaşmak | İnsanın bilgi, görgü ve hoşgörüsü gereği kadar gelişmiş olmak; tekemmül etmek – | |
olgunluk | İnsanların bilgi, görgü ve hoşgörü bakımından gereği kadar gelişmiş olma durumu; kâmillik, tamlık, yetkinlik, kemal – | |
olmak | Sarhoş olmak | |
olmamış | Bilgi, görgü ve hoşgörü bakımından gereği kadar gelişmemiş (kimse) | |
olmuş | Bilgi, görgü ve hoşgörü bakımından gelişmiş (kimse) | |
olta | Hile, düzen, oyun, yem – | |
olta atmak | tuzak kurmak | |
oltaya düşmek | hileyle karşı karşıya kalmak – | |
oltaya gelmek | aldatılmak | |
oltaya takılmak | tuzağa düşmek | |
oltayı yutmak | aldanmak | |
oluk oluk | Pek çok – | |
olumsuz | Davranışları beğenilmeyen, yıkıcı düşünceleri olan, zararlı (kimse) | |
oluzlamak | Olmak, oluvermek | fiil |