| İfade | Anlam | Etiketler |
|---|---|---|
kulaktan kulağa | Gizli bir biçimde – Attilâ İlhan | |
kulampara | oğlancı – | |
kuleli | Beş yüz liralık banknot | isimeski |
kulis | Bir işin, bir hareketin gizli hazırlık konuşması – | |
kullanmak | Bir şeyin gereklerini yerine getirmek | |
kulp | Uydurma sebep, bahane | |
kulpa | ||
kulunluk | Kısrak, eşek vb. hayvanlarda döl yatağı | |
kulübe | Alçak gönüllülük göstermek amacıyla "ev" anlamında kullanılan bir söz | |
kulüpler | Bir tür uyuşturucu madde, LSD, lizerjik asit dieti-lamid | isim |
kulvar | İçinde bulunduğu veya ilgili olduğu alan | |
kum torbası | Çok şişman, dayanıksız, lapacı (kimse) | |
kumanya | Meze, mezeler | isim |
kumar ebesi | Kumar oynatan kimse veya kumarcı | |
kumar oynamak | olumlu sonuçlanması şüpheli olan bir işe bile bile girişmek | |
kumaş | Varlığı ve kişiliği oluşturan nitelik veya malzeme | isim |
kumbara | Kendisini cinsel bakımdan kullandırarak para kazanan, geçinen kimse; fahişe; özellikle, edilgin eşcinsel erkek | isim |
kumkuma | Kötü, olumsuz bir özelliği kendinde fazlasıyla toplayan kimse, olay, olgu veya yer – | |
kumlu | Çok ufak ve sık benekli | |
kumpanya | Aynı görüşü paylaşan, aynı eylemi yapan kimseler topluluğu | |
kumpas | Hile, düzen | isim |
kumpas kurmak | Başkaları aleyhine konuşup anlaşmak | deyim |
kumpas kurulmak | Hile yapmak, tuzak düzenlemek üzere sözleşmek, uyuşmak. Hile düzenlemek | deyim |
kumpas sallamak | Dalgınlığına gelmek | deyim |
kumpir | patates | |
kumuç | Sivrisineğe benzer çok küçük bir tür sinek – | |
kun | anüs – | |
kuncu | Sodomist, aktif eşcinsel (erkek), kulampara | sıfatisim |
kundak | Ara bozma, fitne, fesat çıkarma | |
kundak sokmak (veya koymak) | ara bozacak bir söz söylemek veya böyle bir davranışta bulunmak | |
kundakçı | Sağlam ve işler durumdaki bir şeyi bozmayı amaçlayan kimse | |
kundaklamak | Birini aldatmak – | |
kunduru | Başağı dört sıradan oluşan, bir tür sert, sarı, iyi buğday | |
kunek | Edilgin eş cinsel erkek | isim |
kupkuru | Belirgin olmayan – | |
kur makası | ||
kurabiye | (Kız ve kadın için) Genç, güzel, çekici | sıfatisim |
kurban | Bir ülkü uğrunda feda edilen veya kendini feda eden kimse | |
kurban etmek | kendi çıkarı için birini veya bir şeyi feda etmek | |
kurbet | ||
kurmak | Bir kimseyi dedikodu veya telkinlerle başkasına karşı öfkelendirmek | |
kursaksız | Abur cubur şeyleri yiyebilen (kimse) | |
kurşet olmak | (Edilgin eşcinsel) Niteliğini belli edecek davranışlardan kaçınmak; olağan kişiler gibi davranmak | deyim |
kurşun atmak | düşmanlık etmek | |
kurşun manyağı yapmak | ölümle tehdit etmek | |
kurşun sıkmak | (Bir konuya, bir söze, bir ortama) Olumsuz etkide bulunacak biçimde müdahale etmek | deyim |
kurt | Bir yeri, bir şeyi iyi bilen | |
kurtlanmak | Rahat oturmayıp telaş ve sabırsızlık göstermek | |
kurtlu | Yerinde rahat duramayan, sürekli kıpırdanan (kimse) | |
kurtulmak | Hamile kadın tehlikesiz bir biçimde doğum yapmak |