| İfade | Anlam | Etiketler |
|---|---|---|
kaldırımcı | Mağazada alışveriş yapan kimsenin çantasını tezgâh üzerinden kaparak çalan kimse | isimkaldırımcılık |
kaldırımcılık | Kaldırımcı olma durumu | isim |
kaldırmak | Bir şeyi çalmak, aşırmak | |
kale | Genellikle bir düşüncenin savunulduğu, sürdürüldüğü yer | |
kale gibi | kendisine güvenilen güçlü (kimse) | |
kaleci | (herhangi bir) kız ya da kadın | isim |
kalem | Bazı deyimlerde yazı | |
kalem efendisi | Giyimi kuşamı düzgün kimse | |
kalem sahibi | Yazı yazma konusunda gücünü kanıtlamış olan kimse | |
kaleminden açmak | (esnaf) bir açıkartırmayı izleyen ikinci ve aynı malla ilgili açıkarttırmayı, erbabı arasında, malın yükselmiş olduğu fiyattan açmak | deyim |
kalıba çekmek | (birisini) cinsel ilişkide kullanmak, düzmek | deyim |
kalıba girmek | (erkek) cinsel ilişkide kullanmak, düzmek; cinsel organını sokmak, duhul ettirmek | deyim |
kalıbı değiştirmek | eş anlamlı kalıbı dinlendirmek | deyim |
kalıbı değiştirmek (veya dinlendirmek) | ölmek – | |
kalıbı dinlendirmek | ölmek | deyim |
kalın | ağırlık – | |
kalın kafalı | Geç veya güç anlayan; kalın kafa, dibek kafalı, odunağa, odun kafalı, eşek kafalı, et kafa, et kafalı, kaz kafalı, mankafa, öküz kafalı, taş kafa, taş kafalı, gabi – Hüseyin Rahmi Gürpınar | |
kalıntı | Bir toplum, kültür, uygarlık vb.nden artakalan şey – | |
kalıp | dişilik organı, vagina | isim |
kalika | makyaj. kolika da denir | isim |
kalim | yemek. (galim de denir.) | isim |
kalim kaymak | yemeğini yemek | deyim |
kalk gidelim | (bir şeyi) çalma, çalıp götürme | deyim |
kalk gidelim etmek | ||
kalk gidelim olmak | (bir şey) çalınmak, çalınıp götürülmek | deyim |
kalk gidelim yapmak | çalmak; özellikle, bir yerde bırakılmış, açıkta duran bir nesneyi çalıp götürmek; kaldırmak | deyim |
kalkan | erkeklik organı, penis | isim |
kalkmışa oturmak | biraz önce bir başkasının oturmakta olduğu bir koltuğu, sandalyeyi kapıp oturan kimseyi aşağılamak için söylenir | deyim |
kalkmışı indirmek | (birisi, bir erkeğin cinsel organının) cinsel ilişki ya da sevişme yoluyla boşalmasını sağlamak | deyim |
kalle | kaçakçının, rüşvet olarak kullanmak üzere yanında bulundurduğu para | isim |
kallem etmek | ||
kallüp etmek | (esnaf) bir malın fiyatını tahmin etmek; bir mezattan önce ya da sonra, malın ederini belirlemek | deyim |
kaloger | evde kalmış, kalık kız | isim |
kalp | gönül | |
kalp ağrısı | Aşktan doğan üzüntü; yürek ağrısı – Yahya Kemal Beyatlı | |
kalp akçe | Yaramaz kimse | |
kalpakçı | eski. polis, hafiye | isim |
kalpazan | Yalan ve hile ile iş gören kimse | |
kaltak | Toplumca hoş karşılanmayan davranışlarda bulunan kadın | |
kaltaklık | Toplumca hoş karşılanmayan davranışlarda bulunan kadının durumu | |
kalyoncu | Deniz askeri, bahriyeli asker | |
kama | Oyunda kazanılan her parti | |
kama basmak | oyunda yenmek | |
kamanço | Yükleme, aktarma, elden ele geçirme | isim |
kamanço etmek | vermek, aktarmak, devretmek | deyim |
kambur | Sıkıntı, dert | |
kambur felek | kahpe felek | |
kamburu çıkmak | ihtiyarlamak – Nâzım Hikmet | |
kamçılamak | Harekete geçirmek – Orhan Seyfi Orhon | |
kamış | erkeklik organı |