Erkeklik organının sertleşmesine yol açan (kimse, olay, özellikle yiyecek)
Eş anlamlı açık kaldırım
Hanut karşılığında turistleri belirli dükkânlara götüren kimse
küfür, art arda sıralanan küfürler
(Bir şeye) Sahiplenmek, el koymak
Çevresindekilere kaba ve sert davranarak şaka yapma işi –
İfade | Anlam | Etiketler |
---|---|---|
gözemek | Kumaştaki deliği örerek kapatmak | |
gözene | Kovandan bal alırken arılardan korunmak için başa giyilen, ön tarafı telden başlık; gözlük | |
gözer | Buğday, toprak vb.nin elendiği iri gözlü kalbur | |
gözleri yaşarmak | duygulanmak – | |
gözlük takmak | iyi görmek, dikkat etmek | |
gözü (veya gözleri) açılmak | iyiyi kötüyü veya kendisine yarayanı ayırt eder duruma gelmek – | |
gözü (veya gözleri) kamaşmak | güzellik, mükemmellik vb. karşısında çok etkilenmek | |
gözü (veya gözleri) kararmak | umutsuzluğun veya aşırı bir isteğin etkisi altında ne yaptığını bilmez duruma gelmek – | |
gözü aç | açgözlü | |
gözü alışmak | bir şey ilk etkisini yitirmek, yadırganmaz olmak | |
gözü doymaz | açgözlü – | |
gözü gönlü tok | gözü tok | |
gözü kara | Korkusuz (kimse) – | |
gözü keskin | Çok iyi gören (kimse) | |
gözü kör olsun | bazı zorunlu durumlarda zararı istemeyerek kabullenmeyi anlatan bir söz | |
gözü pek | korkusuz – | |
gözü sulu | sulu gözlü | |
gözü tok | Paraya, mala düşkünlük göstermeyen, açgözlülük etmeyen (kimse); gözü gönlü tok, kanık, tokgözlü – | |
gözü yolda | Sürekli bir şeyi bekleyen (kimse) | |
gözü yüksekte | Bulunduğu durumdan çok üstün olan bir duruma ulaşma amacı güden (kimse) | |
gözünü almak | aşırı biçimde etkilenmek | |
gözünü çıkarmak | iyisi dururken en kötüsünü seçmek | |
gözünü seveyim | “aman ne olursun” anlamında rica sözü | |
gözünü yummak | ölmek – | |
gözünün önünü görmemek | bir şeye fazla dalmaktan veya dalgınlıktan etrafta olup bitenleri fark etmemek | |
grado | Kredi. İtibar | isim |
gradosu düşmek | itibarı azalmak – | |
gravat | ||
grekoromen | Cinsel ilişki | deyim |
grekoromen konuşmak | Açık saçık şeyler konuşmak, cinsellikle ilgili şeyler anlatmak | deyim |
grup yapmak | Birçok kişi hep birlikte cinsel ilişkide bulunmak; grup seks yapmak; orji yapmak | deyim |
gubar | kubar | isimkubar |
gubat | ||
gulgul | Nargile; esrar içilen nargile | isimeski |
gücü | Bez tezgâhında ipliği ayarlayan tezgâh tarağı | |
gücük | Kısa, bodur, gelişmemiş | |
gücük ay | şubat | |
gücün | dara dar | |
güçlü | Sözü geçen, dediğini yaptıran; kudretli – Reha Mağden | |
güçlü kuvvetli | Maddi ve manevi bakımlardan gücü, destekçisi olan, torpili olan | |
güçlük çekmek | zorlanmak – | |
güdelemek | Ardına düşmek, kovalamak, sürmek | |
güdük | Yetersiz, sonuç vermemiş – | |
güdük kalmak | bitmemiş, sonuç vermemiş durumda olmak | |
güdümlü | Belirli bir plan veya yönde yürütülen bir amacı, bir eğilimi yansıtan – | |
güğüm | (Kadında, kızda) Göğüs, meme | isim |
gül | Amfetamin; bir tür uyarıcı ilaç | isim |
güler yüz | İçten ve yapmacıksız, yumuşak, okşayıcı davranış – | |
gülistan | Hamam | isimeski |
güllüm | Birkaç kişi biraraya gelip eğlenme, eğlence, eğlenti | isimküllüm |