İfade | Anlam | Etiketler |
---|---|---|
erkete | gözetleme – Rıfat Ilgaz | isim |
erkete durmak | Gözcü olarak beklemek | deyim |
erketeci | ERKETE olarak bekleyen kimse, gözcü | isim |
erketeye yatmak | Gözcülük etmek, çevreyi kollayabilecek bir yerde durmak | deyim |
ermeni gelini gibi kırıtmak | ağır veya yavaş hareket etmek – | |
eroinman | Esrik görünüşlü, baygın bakışlı (kimse) | sıfatisim |
erozyona uğramak | değer veya saygınlık kaybetmek | |
ertak | eski. "Gidelim" anlamında kullanılırdı | ek |
eruş | Eroin | isim |
es geçmek | üzerinde durmamak, boş vermek, önemsememek – | |
esik | Çukur yer | |
esim | Yelin esişi | |
esir | Bir düşünceye veya bir kimseye körü körüne bağlı olan kimse | |
esir etmek | alıkoymak, meşgul etmek | |
esirmek | Sarhoş olmak | |
eski enayi biçimi | Modası geçmiş, çok eski giysi vb. için kullanılır | deyim |
eski kulağı kesik | İçki, kumar, kabadayılık, cinsellik gibi konularda bir zamanlar ünü olan, bazen de sabıkalı kimse | deyim |
eski kulağı kesiklerden olmak | görmüş geçirmiş, çok deneyimli olmak – | |
eski kurt | Mesleğinde uzmanlaşmış olan (kimse) – | |
eski memur | Her sınıfı kala kala, ikişer yılda bitirmiş öğrenci; okulda yıllanmış öğrenci | deyim |
eski toprak | Yaşlandığı hâlde dinç olan kimse – | |
eski tüfek | Yaşlı komünist; eski, deneyimli TKP üyesi – Mihri Belli | |
eskilerden | "Eski kulağı kesiklerden" deyiminin kısaltılmış biçimi | deyim |
eskimek | Gözden düşmek, değeri kalmamak – Reşat Nuri Güntekin | |
eskitmek | Etkisini sürdürememek | |
esmek | Gelmek, gelivermek, çıkagelmek | fiil |
esmek yağmak | Uzunca bir süre sert, suçlayıcı, azarlayıcı bir tavırla konuşmak | deyim |
esmer | Anüs, makat | isim |
esnaf | Fahişe, orospu | isim |
espiyon | ||
esrar kabağı | Esrar içmede kullanılan bir tür nargile | deyim |
esrar kesmek | Sigara, nargile gibi araçlarla kullanabilmek için esrarı küçük parçalara bölmek | deyim |
esrar perdesi | Bir şeyin anlaşılmasını güçleştiren engel | |
esrar sarmak | Sigarayı içine esrar parçası (bakınız DİŞ) koyarak sarmak | deyim |
esrar tekkesi | Toplu ve gizli olarak esrar içilen yer | |
estirmek | Yürümek. Gelmek | fiil |
eşantiyon | Rüşvet; bir rüşvetin ilk bölümü | isim |
eşco | Eşcinsel (kimse); edilgin eşcinsel (erkek) | sıfatisim |
eşeğe gücü yetmeyip semerini dövmek | güçlü birine kızıp da ondan alamadığı hıncını çevresindekilerden çıkarmak | |
eşek | Ağır işlerde, sürekli ve karşılığı verilmeden çalıştırılan (kimse) | |
eşek cenneti | Ölüm sonrasındaki dünya | |
eşek cennetine göndermek | Öldürmek, öteki dünyaya yollamak | deyim |
eşek derisi gibi | duygusu az, duygusuz | |
eşek kadar | büyük, iri, aşırı derecede gelişmiş | |
eşek kulağı kesilmekle küheylan olmaz | "aslında niteliksiz olan bir şeye ne yapılsa değişmez" anlamında kullanılan bir söz | |
eşek kuyruğu gibi ne uzar ne kısalır | durumunda, çalışmasında hiçbir gelişme görülmeyen kimseler için kullanılan bir söz | |
eşek osurmak | Önemsiz, değersiz bir şey söylenmek | deyim |
eşek sıpası | Sövgü bildiren bir söz | |
eşek sikine kelebek konmuş gibi | Kişinin kılığında ya da genel görünümünde göze çarpan bir uyumsuzluğu belirtmek için kullanılır | deyim |
eşek sudan gelinceye kadar dövmek | adamakıllı dövmek – |