İfade | Anlam | Etiketler |
---|---|---|
eşekçi | Eşekle eşcinsel ilişkiyi alışkanlık haline getirmiş kimse | isim |
eşekten düşmüşe (veya düşmüş karpuza) dönmek | çok şaşırmak, donup kalmak | |
eşelemek | Bir işin, sorunun aslını anlamaya çalışmak, kurcalamak – | |
eşik | Başlangıç yeri, başlangıç noktası, yakını | |
eşref saati | Bir işin olumlu yola girmesi için en uygun zaman – Şevket Rado | |
et kafa | kalın kafalı | |
et toprak | Yumuşak, kırmızı ve özlü toprak | |
etek | edep yeri | |
etek belde | Bir işi yapmaya hazır olan | |
etek dolusu | Pek çok, bol bol, alabildiğince fazla | |
etek kiri | Kurallara aykırı ilişki | |
etek takmak (giymek) | (Erkek) Ar, namus, sözünde durma gibi erdemlerden yoksun hale gelmek | deyim |
etek takmak (veya giymek) | erkek ar, namus, erdem vb. özellikleri bulunmayan duruma düşmek | |
eteklemek | Yaranmaya çalışmak, dalkavukluk etmek | |
eteklerini indirmek | üzerine düşen görevi yerine getirmek | |
etekserpen | pasaklı | |
eten | döl eşi | |
etiket | kimlik – Hüseyin Cahit Yalçın | |
etiketçi | Makam, mevki vb. şeylere aşırı önem veren kimse | |
etiketli | Protokole uygun (davranış) | |
etki | Bir kimse üzerinde bırakılan izlenim – | |
etkisiz hâle getirmek | yakalamak | |
etli butlu | Oldukça şişman; bıllık bıllık | |
etlik | Kış için etinden kıyma, kavurma, pastırma ve sucuk yapılan semiz hayvan | |
etyaran | Genellikle parmaklarda olan, derinlere kadar işleyen dolama; kurlağan | |
ev piliçi | Bâkire, toy genç kız, ev kızı | deyim |
ev tavuğu | Ev kadını, evli kadın | deyim |
evde kalmak | evlenme çağı geçmiş olmak | |
evdeş | Aynı evde oturanlardan her biri – Emine Işınsu | |
evet efendimci | Kendine özgü bir düşüncesi olmadığından veya hoş görünmek için karşısındakinin her sözüne "evet efendim" diyen kimse | |
evi sırtında | Yeri yurdu olmadan herhangi bir yerde yaşayan | |
evin | Bir şeyin içindeki öz; lüp | |
evinlenmek | Buğday, arpa vb. olgunlaşmak | |
evinli | Özlü ve dolgun (tohum) | |
evinsiz | Boş, kof olan | |
evirgen | İşini bilen, ölçülü ve hesaplı iş gören | |
eviri | Daha önce Türkçeye yapılmış bir çeviriyi, dilini yer yer değiştirerek yeni bir çeviri gibi sunma; çeviri intihali, çeviri korsanlığı | isim |
evlek | Çeşitli dönemlerde belirli para birimleri için kullanılmıştır | isim |
evleklik | Belirli sayıda EVLEK eden; ...evlek değerinde | sıfat |
evlenmek | (Erkek) Geneleve gitmek | fiil |
evlere şenlik | beğenilmeyen, olumsuz karşılanan bir durum, bir davranış karşısında söylenen bir söz | |
evlilik çanları | LSD, lizerjik asit di-etilamid | deyim |
evliya | Çok içkili kimse, aşırı sarhoş | isim |
eyç | ||
eyi etmek | ||
eyyam efendisi | eyyam ağası | |
eyyam reisi | eyyam ağası – | |
ezan | Horoz sesi, horoz ötüşü | isim |
ezan okumak | Bağıra çağıra, uzun uzun azarlamak | deyim |
ezgin | Uzun süredir hapiste olan kişi; kıdemli, duruma alışmış, mütevekkil mahkûm | isim |