(Sınav) Kolay, zahmetsiz geçmek
Damardan uyuşturucu zerkine alışkın tiryaki kimse
(Kadın ya da pasif eşcinsel erkek için) Cinsel ilişkide bulunmak, bir erkek tarafından kullanılmak
"Rast gelmeyen, yâr olmayan, kötü talih veya kader" anlamında kullanılan bir söz; kambur felek –
(Futbol vb. oyunlarla ilgili olarak) Sayı yapmayı, gol atmayı, yenmeyi nitelemek için kullanılır
Güçlenmek, güç kazanmak
İfade | Anlam | Etiketler |
---|---|---|
yüzeysel | Derine inmeyen, gelişigüzel, ayrıntılı olmayan; kışri, sathi | |
yüzgeç | Suda iyi yüzen (kimse veya hayvan) | |
yüzleşmek | Farkına varmak, iyice anlamak | |
yüzlü | Şımartılmış, yüz bulmuş (kimse) | |
yüzlü yüzlü | Utanmadan, sıkılmadan, çekinmeden | |
yüzmek | dalgalanmak | |
yüzsuyu | Bir kimsenin onuru, haysiyeti | |
yüzsüz | utanmaz – | |
yüzsüz yüzsüz | Utanmaz ve pişkin bir biçimde – | |
yüzü ak | Suçu ve utanılacak bir durumu olmayan (kimse) | |
yüzü kara | Utanacak bir durumu olan (kimse) | |
yüzü pek | Birine söylenmesi güç olan şeyi sıkılmadan söyleyebilen veya kendisinden istenilen şeyleri rahatlıkla geri çevirebilen (kimse) | |
yüzü yerde | Alçak gönüllü olan (kimse) | |
yüzük | makat, anüs | isim |
yüzülmek | sömürülmek | |
yüzüne yazmak | gelinin yüzünü süslemek | |
yüzünü yıkamak | traş olmak, sakal tra-şı olmak | fiil |
yüzünüze güller | iğrenç bir şey anlatılırken söylenen bir söz – | |
yüzüstü | Başlanmış fakat tamamlanmamış bir durumda – | |
zaalaşmak | Cinsel birleşme yapmak; çiftleşmek | fiil |
zabit | ||
zagalamak | Söyleşmek, sohbet etmek | fiil |
zagon | Yasa; kural; yol yöntem; teamül | isim |
zağa | Söyleşi, sohbet, muhabbet | isim |
zağar | Muhbir | isimeski |
zakkum | Uyuşturucu hap | isim |
zakkumlu | Acı veya üzüntü veren – | |
zamalifka | Erkeklik organı, penis | isim |
zamazingo | zımbırtı | isim |
zambır | Bızır, klitoris | isim |
zamburtu | Sürekli kendisinden, sorunlarından söz eden, geveze kimse | isimeski |
zamkinos | zımbırtı | isimzamkinos etmek |
zamkinos etmek | kaçmak, savuşmak | |
zampik | Çapkın erkek, zampara | isim |
zamzum etmek | Kekelemek | deyimeski |
zanımak | istemek, canı çekmek | fiil |
zaparta | ||
zar | Keyif | isim |
zar atmak | kader ile oynamak, geleceği için plan uygulamak | |
zararsız | Edilgin eşcinsel (erkek) | sıfat |
zarbo | polis | isim |
zarcı | Zar oyunu oynayan kimse | |
zarf | Bir tür dolandırıcılıkta kullanılan aracın (cüzdan vb.) adı | isim |
zarf atmak | karşısındakinin gerçek duygu ve düşüncelerini öğrenmek için kasıtlı olarak uygun sözler söylemek veya bazı davranışlarda bulunmak | |
zarfçı | Bir tür dolandırıcı. Genellikle iki zarfçı birlikte çalışır, içinde bir miktar para bulunan bir çantayı (cüzdanı, "zarf"ı) tenhaca bir sokakta uygun bir yere bırakır ve zarf'ı bulacak kişi belirince, zarfçılardan birisi onunla aynı anda zarf'ı görür; parayı paylaşmayı önerir; sırasını bekleyen ikinci zarfçı, zarfın kendisine ait olduğunu ileri sürerek ortaya çıkar; HAYBECİ'yi ya polisle tehdit ederek, ya razı ederek üstünü ararlar ve o sırada parasını, değerli eşyasını çalarlar. Zarfçılığın bir türünde de, zarf sahibi, parasının aslında zarf'takinin iki misli olduğunu ileri sürer ve haybeci'den tehditle para sızdırır. | isim |
zarfçılık | Zarf türü dolandırıcılık ve yankesicilik | isim |
zarflamak | zarf atmak | |
zarına bakmak | (Birisi) Kumar oynayan kişinin durumunu izleyip hesabını tutmak | deyim |
zart | Yellenme, osuruk. Also used as CARTA, ZARTA. | isim |
zart zurt etmek | Herhangi bir gücü olmadığı halde, sağa sola çatmak; yüksekten atmak; hötzöt etmek | deyim |