| İfade | Anlam | Etiketler | 
|---|---|---|
|  yurdu | İğnenin deliği | |
|  yurt | diyar | |
|  yurtsuz | Kalacak, barınacak yeri olmayan (kimse) – | |
|  yusuf | korkak kimse. yusufçuk da denir | isim | 
|  yusuf yusuf etmek | çok korkmak | |
|  yusufçuk atmak | korkmak, korktuğu belli olmak | deyim | 
|  yutmak | İnanmak, aldanmak, kanmak – | |
|  yutmazsa gargara etmek | 'inanmazsa inanmasın, kanmazsa kanmasın, yutmazsa yutmasın, ne yapacak?' anlamında kullanılır | deyim | 
|  yuva | cami avlusu | isim | 
|  yuvarlak | Homoseksüel erkek | isim | 
|  yuvarlamak | İnanılmayacak yalanlar söylemek | fiil | 
|  yuvarlanmak | Ansızın, beklenmedik bir zamanda ölmek | |
|  yuvasını yapmak | birine gereken ceza veya cevabı vermek, hakkından gelmek – | |
|  yük | Birinin üzerine almak zorunda kaldığı ağır görev; hamule | |
|  yüklemek | Bir yükümlülük altına sokmak, sorumlu tutmak | |
|  yüklenmek | Üstüne düşmek; zorlamak – Tarık Buğra | fiilüstüne yüklenmek  | 
|  yüklü | Çok sarhoş | |
|  yüksek | erdemli – Enis Behiç Koryürek | |
|  yüksek adrenalin | Yüksek heyecan ve korkusuzluk hissi – | |
|  yüksek ustura | katmerli yalan, çok abartılmış söz, haber vb. | deyim | 
|  yüksekten uçmak | palavra atmak, çok abartmak | |
|  yükselmek | Güçlenmek, şiddetlenmek – Yakup Kadri Karaosmanoğlu | |
|  yükseltmek | Değerini olduğundan daha çok göstermek | |
|  yüksük | makat, anüs | isim | 
|  yüksükçü | sodomist | isim | 
|  yükü tutmak | bol para kazanmak | deyim | 
|  yükünmek | Birinin önünde, saygı göstermek için eğilmek veya yere kapanmak | |
|  yüreği konuşmak | cesur olmak, yürekli olmak. yüreği söylemek diye de kullanılır | deyim | 
|  yüreği pek | Yüreği katı olan (kimse) | |
|  yüreği sıkışmak (veya tıkanmak) | bir meseleden dolayı aşırı üzülmek | |
|  yüreği yaralı | Felakete uğramış (kimse); yüreği dağlı | |
|  yürek | Herhangi bir şeyden çekinmeme, korkmama, yüreklilik, korkusuzluk durumu | |
|  yürek selânik | 'korktum (korktun, korktuk vd.), cesaret edemedim...' anlamında söylenir | deyimkorku boku selanik  | 
|  yürekli | Tehlikeyi korkusuzca karşılayan, hiçbir şeyden korkusu olmayan; koçak – | |
|  yürü ense tıraşını göreyim (veya görelim) | görüştüğü kimseye gitmesini söylemek veya görüşmeyi kısa kesmek için kullanılan bir söz | |
|  yürü! | "devam et, git" anlamında kullanılan bir söz | |
|  yürümek | (Birine) romantik veya cinsel ilgi göstermek; kur yapmak | |
|  yürütmek | Habersiz olarak almak, çalmak | fiil | 
|  yüz | utanma | |
|  yüz etmek | ısmarlamak, havale etmek | |
|  yüz göz | "Biriyle gereksiz yere, aşırı derecede senli benli olmak" anlamındaki yüz göz olmak deyiminde geçen bir söz – | |
|  yüz kere | Pek çok, çok kez – | |
|  yüz kiri | yüz karası | |
|  yüz para | Çok az (para) | |
|  yüz surat davul derisi (veya mahkeme duvarı) | utanması olmayanlar için söylenen bir söz | |
|  yüz yazmak | köy seyirlik oyunlarında taklit edilen kişinin özelliklerini belirtecek biçimde yüz boyamak, maske yapmak | |
|  yüz yüze | karşı karşıya – | |
|  yüzbeyüz | karşı karşıya – | |
|  yüzdürmek | kovmak; işten çıkarmak | fiil | 
|  yüze gülücü | ikiyüzlü – |