| İfade | Anlam | Etiketler |
|---|---|---|
şeşi beş görmek | yanlış görmek – | |
şey | Edilgin eşcinsel erkek | isim |
şey etmek | Cinsel birleşmede bulunmak, düzmek | deyimşaapmak |
şeyim | isimsehem | |
şeytan | Kötü düşünceli, kötü niyetli kimse | |
şeytan aramak | Kumar oynamak | deyim |
şeytan kulağına kurşun | aksama ihtimali bulunan durum veya işler düzenli gittiğinde "nazar değmesin" anlamında söylenen bir söz | |
şeytan örümceği | Öğle sıcağında havada örümcek ağı gibi tel tel görünen güneş ışığı | |
şeytan taşlama | Gereksiz işlerle uğraşıp asıl yapacağı işe vakit bulamama | |
şeytana kurşun atmak | Erkek Cinsel ilişkide bulunmak, düzmek | deyim |
şeytanı bol olmak | Bahtı açık olmak, talihli olmak, şanslı olmak; genellikle, şansa bağlı oyun oynayan kişilere söylenir | deyim |
şeytanı uyanmak | Şansı iyiye dönmek | deyim |
şeytanlık | Şeytanca davranış – | |
şık | Yerinde, uygun olan – | |
şıkır şıkır oynamak | çok sevinmek | |
şıkırdamak | Aydınlanmak, parlamak | |
şıkırdım | eski. Oğlan, yeni yetme erkek çocuk, genç erkek | isim |
şıkşık | Bir tür dolandırıcılık; üç adet kapalı silindirden birisinin içinde bilye vardır, el çabukluğuyla yeri değiştirilen bilyeli silindiri bulana, oyuna katılmak için koyduğu paranın beş katı, on katı vaat edilir | isim |
şıkşıkçı | ŞIKŞIK yoluyla dolandırıcılık yapan kimse | isimşıkşık |
şıkşıkçılık | ŞIKŞIK oynatma; şıkşık oynatarak dolandırma | isimşıkşık |
şıllık | Aşırı ve bayağı biçimde süslenmiş kadın | |
şıplan | Anında, hemen, derhal | zarf |
şıra | Süzülmüş afyon | |
şıralandırmak | Sözü, lafı Abartmak, tatlı tatlı anlatmak, ballandırmak | fiil |
şırfıntı | Seviyesi düşük, bayağı olan – Ercüment Ekrem Talu | isim |
şırlak | Saçı olmayan, kel | sıfat |
şırnamak | Üstelemek, sırnaşmak; mızıldanmak | fiil |
şib | eski. Hızlı, atak | sıfat |
şifayı bulmak (veya kapmak) | hastalanmak veya hastalığı artmak – | |
şifreyi çözmek | gizli bir olayı anlayıp açıklığa kavuşturmak | |
şike | Bir çıkar karşılığı, uzlaşarak bir iş yapma; aldatma | |
şike yapmak | bir çıkar karşılığı anlaşarak bir işi yapmak | |
şikeste | Yenilmiş, yenik düşmüş | |
şil | Saldırgan, şirret | sıfat |
şiloz | Saldırgan, Şirret | sıfat |
şilte | Şilin, Avusturya para birimi | isim |
şimendiferi raya sokmak | Erkek Cinsel ilişkide bulunmak, düzmek | deyim |
şinanay | "Yok, kalmadı, tükendi" anlamında kullanılan bir söz | |
şipşak | çabucak – | zarf |
şipşaklamak | Hemen yapıvermek, derhal edip eylemek | fiil |
şiraze | Düzen, nizam | |
şirazeden çıkmak | akıl dengesini kaybetmek | |
şirazesi bozuk | Akli dengesi yerinde olmayan (kimse) – Sabahattin Ali | |
şirazesiz | Dengesini kaybetmiş (kimse) | |
şişe | Kıç, kalçalar | isim |
şişeci | Oğlancı, kulampara | isim |
şişeden vurmak | Erkek Anal koit yapmak, anal yoldan kullanmak. ŞİŞEDEN GİTMEK de denir. | deyim |
şişirmek | abartmak | |
şişlemek | Kama, çakı vb. bir araçla yaralamak – | fiil |
şişmek | Utanmak, mahcup olmak | fiilkesişmek |